[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Fotoğraflar: NASA/ESA/Hubble Miras Ekibi
Fırlatılışından yaklaşık 20 yıl sonra Hubble
Uzay Teleskopu'nun keskin gözleri evrenin derinliklerindeki sırları
tarıyor.
[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.][/center]
Bulutsuz
bir akşamda, açık havada, güneş battıktan hemen sonra ya da gün
ağarmadan hemen önce yerkürenin orta enlemlerinde iseniz eğer, eğimle
gelen gün ışığı 600 kilometre yukarıdaki uydulardan yansıdığında, bazen,
onu görebilirsiniz -atmosferdeki çalkalanma, yavaş yavaş ilerleyen ve
ortalama bir yıldızdan çok da parlak olmayan bu noktanın yumuşak ve
kesintisiz hareketlerinin aksak ve düzensiz olarak algılanmasına yol
açar. Ve işte bu görüntü, temelde, Hubble Uzay Teleskopu'nun kariyerinin
ilk günlerini tanımlar: Fırlatılışı defalarca ertelenen, ardından,
yörüngeye oturtulmasından çok kısa bir süre sonra miyop olduğu
anlaşılan, bir uzay aracı mürettebatı tarafından onarılan ve sonra diğer
uzay araçlarının mürettebatı tarafından geliştirilen Hubble Uzay
Teleskopu, onun aracılığıyla uzayı gözlemleyen kişi sayısının daha
önceki hiçbir örnekte olmadığı kadar yüksek olduğu, dünyanın en popüler
bilimsel aletine dönüştü. Bilim insanları onun elde ettiği verileri
kullanırken; adını evrenin genişlediğini keşfeden Edwin Hubble'dan alan
bu teleskop görüntülediği yıldız kümesi, bulutsu ve galaksi
fotoğraflarıyla, neredeyse Google kadar ünlendi.
Bilimsel devrimi
tetikleyen şeyin genelde araçlar -özellikle de teleskoplar- olması
nedeniyle, insansız bir teleskopun bilimin sembolü haline gelmesi hiç de
şaşırtıcı değil. Bizler, genellikle, bilimin büyük düşünürler
tarafından ortaya çıkarılan büyük buluşlar olarak değerlendirilmesi
eğilimindeyiz. Ancak bu, büyük oranda, bilimsel devrim öncesinde,
bilginin genellikle filozofların kitaplarında arandığı dönemlerden kalma
bir düşünce biçimi. Bilimde araçlar, savlardan daha güvenilir
olabiliyor. Galileo'nun teleskopunun nesnel gözlemleri, o dönemde hakim
olan Dünya merkezli evren modelinin eksiklerini gözler önüne sermekte
Galileo'nun savlarından daha etkili oldu. Newton'un Hareket Yasaları,
geçerliliklerini, kuşku götürmez bir biçimde açıklanmış olmalarından
çok, gökbilimcilerin teleskoplarından göreceklerini tahmin edebildikleri
için korudu. Galileo'nun çağdaşı Johannes Kepler, bilimsel aletler
kullanılarak yapılan gözlemlerin, yüzyıllar boyunca süregelen akıllı ama
cahil söylemlerin yerini alabileceğini kavramakta hızlı davrandı.
Teorik matematikçi olan ve hiçbir zaman bir teleskopa sahip olmayan
Kepler, Galileo'nun buluşunu, "Her şeyi bilen ve her asadan daha da
değerli olan bir boru" sözleriyle övdü.
Hubble, Galileo'nun
teleskopunun Kepler yörüngesine fırlatılmış hali. Ve bu iki bilim insanı
bugün yaşasalardı eğer, kanımca, Hubble'ın teknolojik karmaşıklığından
çok, eski düşünceleri sorgulayan noktaları gün ışığına çıkarma -ve
bunları İnternet'te yayımlama- potansiyelinden etkilenirlerdi; çünkü
bilim her zaman bilgiyi yaymak amacını gütmüştür. Hubble'ın
fırlatılmasından neredeyse 50 yıl ve onun dayandığı -mikroişlemciler,
dijital görüntüleme ve haberleşme sistemleri ve uzay mekiği gibi-
gelişmelerden çok önce, 1946'da, büyük astronomik bir teleskopu
yörüngeye yerleştirmeyi öneren astrofizikçi ve dağcı Lyman Spitzer Jr.
da eski düşünceleri sorgulamanın ve bilgiyi yaymanın öneminin
bilincindeydi. Spitzer, bu teleskopun, mevcut düşüncelerin sınanması ve
rafine edilmesinin yanı sıra yeni düşünceleri ateşleyeceğini de
vurguluyordu. "Böylesine yeni ve çok güçlü bir cihazın yaptığı en önemli
katkı, içinde yaşadığımız evrenle ilgili mevcut düşüncelerimizi
desteklemek değil, henüz hayal edilemeyen yeni oluşumları ortaya
çıkarmak ve belki de uzay ve zaman konusundaki temel kavramları tamamen
değiştirmek olacak" öngörüsü de Spitzer'e aitti.
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Fotoğraf : NASA
Hubble fırlatılışından yaklaşık
20 yıl sonra bile evren hakkında bilinmeyenleri açığa çıkarmaya devam
ediyor.
Yazarla
söyleşi :
Gökyüzünü izlemeye
duyduğunuz tutkunun kaynağı nedir?
Daha dokuz yaşımdayken,
V. M. Hillyer adlı bir öğretmenin, A Child's History of the Wold (Bir
Çocuğun Dünya Tarihi) adlı kitabında "uzun, uzun, uzun" bir süre önce
"dünya diye bir yer olmadığı" saptamasını okumuştum.
Bu beni
şaşırtmıştı ve hâlâ da şaşırtmaya devam ediyor. Demek ki, yaşadığımız
dünya tek dünya değil, sadece bir dünyaydı, yani gezegenlerden biriydi. O
halde onu anlamam için, gökbilimini öğrenmem gerekiyordu.
İlk
teleskopumu 1956'da, 12 yaşındayken aldım ve o zamandan beri yıldızları
izliyorum.
Sizin için Hubble
Uzay Teleskopu'nun en önemli buluşu hangisi?
Hubble, kara
enerjinin, yani evrenin genişleme hızına ivme kazandıran gizemli gücün
saptanmasında önemli bir rol oynadı. Her ne kadar ortaya konulmalarından
kısa bir süre sonra bilimsel buluşların önemini değerlendirmek zor olsa
da, insanlığın evreni inceleme tarihinde bunun kesinlikle en önemli
atılımlardan biri olacağını öngörüyorum.
Bu makaleyi yazarken,
araştırmalarınız sırasında dikkatinizi çeken, daha önce farkında
olmadığınız bir şey çıktı mı karşınıza?
Esas olarak Hubble
döneminin ne kadar çabuk tarihe karışmakta olduğunun farkına varmamı
belirtebilirim. Bu aslında tüm teleskopların başına gelen bir şey.
Bilimsel donanımın her parçası bilgiye dönüştükten sonra unutulup gider.
Ek Yorumlar:
"Dünyada bu kadar
sorunumuz varken" Hubble gibi büyük çaplı bilim projelerine bu kadar
para harcamanın akıllıca olup olmadığının yaygın biçimde sorgulandığı
bir dönem vardı. Şimdi bununla daha az sıklıkta karşılaşılıyor. Sanırım
bunun nedeni, dünya genelinde açlık, yoksulluk ve savaşların azalmasını
bilimsel araştırmalara ve başka özgür sorgulama biçimlerine borçlu
olduğumuzu çoğu insanın kavramaya başlamış olması.
Kaynak :
national geographic / Timothy Ferris
Fotoğraflar: NASA/ESA/Hubble Miras Ekibi
Fırlatılışından yaklaşık 20 yıl sonra Hubble
Uzay Teleskopu'nun keskin gözleri evrenin derinliklerindeki sırları
tarıyor.
[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.][/center]
Bulutsuz
bir akşamda, açık havada, güneş battıktan hemen sonra ya da gün
ağarmadan hemen önce yerkürenin orta enlemlerinde iseniz eğer, eğimle
gelen gün ışığı 600 kilometre yukarıdaki uydulardan yansıdığında, bazen,
onu görebilirsiniz -atmosferdeki çalkalanma, yavaş yavaş ilerleyen ve
ortalama bir yıldızdan çok da parlak olmayan bu noktanın yumuşak ve
kesintisiz hareketlerinin aksak ve düzensiz olarak algılanmasına yol
açar. Ve işte bu görüntü, temelde, Hubble Uzay Teleskopu'nun kariyerinin
ilk günlerini tanımlar: Fırlatılışı defalarca ertelenen, ardından,
yörüngeye oturtulmasından çok kısa bir süre sonra miyop olduğu
anlaşılan, bir uzay aracı mürettebatı tarafından onarılan ve sonra diğer
uzay araçlarının mürettebatı tarafından geliştirilen Hubble Uzay
Teleskopu, onun aracılığıyla uzayı gözlemleyen kişi sayısının daha
önceki hiçbir örnekte olmadığı kadar yüksek olduğu, dünyanın en popüler
bilimsel aletine dönüştü. Bilim insanları onun elde ettiği verileri
kullanırken; adını evrenin genişlediğini keşfeden Edwin Hubble'dan alan
bu teleskop görüntülediği yıldız kümesi, bulutsu ve galaksi
fotoğraflarıyla, neredeyse Google kadar ünlendi.
Bilimsel devrimi
tetikleyen şeyin genelde araçlar -özellikle de teleskoplar- olması
nedeniyle, insansız bir teleskopun bilimin sembolü haline gelmesi hiç de
şaşırtıcı değil. Bizler, genellikle, bilimin büyük düşünürler
tarafından ortaya çıkarılan büyük buluşlar olarak değerlendirilmesi
eğilimindeyiz. Ancak bu, büyük oranda, bilimsel devrim öncesinde,
bilginin genellikle filozofların kitaplarında arandığı dönemlerden kalma
bir düşünce biçimi. Bilimde araçlar, savlardan daha güvenilir
olabiliyor. Galileo'nun teleskopunun nesnel gözlemleri, o dönemde hakim
olan Dünya merkezli evren modelinin eksiklerini gözler önüne sermekte
Galileo'nun savlarından daha etkili oldu. Newton'un Hareket Yasaları,
geçerliliklerini, kuşku götürmez bir biçimde açıklanmış olmalarından
çok, gökbilimcilerin teleskoplarından göreceklerini tahmin edebildikleri
için korudu. Galileo'nun çağdaşı Johannes Kepler, bilimsel aletler
kullanılarak yapılan gözlemlerin, yüzyıllar boyunca süregelen akıllı ama
cahil söylemlerin yerini alabileceğini kavramakta hızlı davrandı.
Teorik matematikçi olan ve hiçbir zaman bir teleskopa sahip olmayan
Kepler, Galileo'nun buluşunu, "Her şeyi bilen ve her asadan daha da
değerli olan bir boru" sözleriyle övdü.
Hubble, Galileo'nun
teleskopunun Kepler yörüngesine fırlatılmış hali. Ve bu iki bilim insanı
bugün yaşasalardı eğer, kanımca, Hubble'ın teknolojik karmaşıklığından
çok, eski düşünceleri sorgulayan noktaları gün ışığına çıkarma -ve
bunları İnternet'te yayımlama- potansiyelinden etkilenirlerdi; çünkü
bilim her zaman bilgiyi yaymak amacını gütmüştür. Hubble'ın
fırlatılmasından neredeyse 50 yıl ve onun dayandığı -mikroişlemciler,
dijital görüntüleme ve haberleşme sistemleri ve uzay mekiği gibi-
gelişmelerden çok önce, 1946'da, büyük astronomik bir teleskopu
yörüngeye yerleştirmeyi öneren astrofizikçi ve dağcı Lyman Spitzer Jr.
da eski düşünceleri sorgulamanın ve bilgiyi yaymanın öneminin
bilincindeydi. Spitzer, bu teleskopun, mevcut düşüncelerin sınanması ve
rafine edilmesinin yanı sıra yeni düşünceleri ateşleyeceğini de
vurguluyordu. "Böylesine yeni ve çok güçlü bir cihazın yaptığı en önemli
katkı, içinde yaşadığımız evrenle ilgili mevcut düşüncelerimizi
desteklemek değil, henüz hayal edilemeyen yeni oluşumları ortaya
çıkarmak ve belki de uzay ve zaman konusundaki temel kavramları tamamen
değiştirmek olacak" öngörüsü de Spitzer'e aitti.
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Fotoğraf : NASA
Hubble fırlatılışından yaklaşık
20 yıl sonra bile evren hakkında bilinmeyenleri açığa çıkarmaya devam
ediyor.
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Fotoğraf : NASA/ESA/Hubble Miras Ekibi
Gaz, toz
ve yıldızlardan oluşan parlak ışık sütunlarına yayılan Antennae
galaksileri bu kozmik etkileşimin en net görüntüsünde çarpışıyor.
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Fotoğraf : NASA/ESA/Hubble Miras Ekibi
Messier
101 galaksisi, Hubble uzmanlarının şimdiye kadar sunduğu bu en ayrıntılı
galaksi portresinde mükemmel piksellerle dönüyor. Bu görüntü Hubble
tarafından gönderilen fotoğrafların yerdeki teleskoplarca elde edilen
görüntülerle bir araya getirilmesiyle oluşturuldu.
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Fotoğraf : NASA/ESA
Hubble'ın kamerası
siyah-beyaz görür; renkler daha sonra uzmanlarca eklenir. Carina
Bulutsusu'na ait bu görüntü 50 ışık yılı genişliğinde bir bölgeyi
kapsayan 48 Hubble görüntüsüyle yaratılmış büyük çaplı bir bileşik
fotoğraftır. Dünya'ya 117.500 ışık yılı uzaklıktaki bulutsu, sıcak
yıldızların radyasyon ve yıldız rüzgârları saldığı kozmik bir demir
ocağı gibidir. Uçsuz bucaksız bir toz ve gaz bulutunda yeni yıldızlar
doğar.
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Fotoğraf : NASA/ESA/N. Smith, U.C. Berkeley/ Hubble
Miras Ekibi
Carina Bulutsusu'nun merkezi bölgelerinde, Dünya'dan
7500 ışık yılı uzakta, yıldız rüzgârları ve morötesi radyasyonun
şiddetli cehenneminde yıldızlar doğup ölüyor. Merkezde, soldaki parlak,
oval nokta, Samanyolu'nda bilinen en büyük kütleli yılıdızlardan biri
olan ve devasa bir süpernovaya dönüşmenin eşiğinde olduğu düşünülen Eta
Carinae.
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Fotoğraf : NASA/ESA/P. Challis ve R. Kirshner,
Harvard-Smithsonian Astrofizik Merkezi
Uzmanlar on yılı aşkın bir
süreden beri Hubble'ın kameralarını 1987A süpernovasına yöneltmiş
bulunuyor. Bu görüntü dizisinde, büyük olasılıkla yıldızın patlamadan
binlerce yıl önce püskürttüğü gaz ve molozdan oluşan kırmızı dış halka,
ortadaki patlayan yıldızdan saçılan bir şok dalgasının bombardımanına
uğruyor. Şok dalgasının dış halkaya çarpmasıyla birlikte, daha önce
püskürtülmüş materyal ısınarak daha parlak bir ışık saçıyor. 24 Eylül
1994 6 Şubat 1998 23 Mart 2001 5 Ocak 2003 12 Aralık 2004 6 Aralık 2006
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Fotoğraf : NASA/ESA/Z. Levay, STScI
Ocak 2002'de
Monoceros Takımyıldızı'nda bir yıldızdan, parlaklığı 600.000 güneşe
eşit olan ve açıklanamayan bir ışık patlaması yayıldı. Bu oluşum,
çevredeki toz bulutlarından sekerek ilerleyen radyasyon şeklinde bir
dizi "ışık yankısı" yarattı. İki buçuk yıl içinde çekilen bu görüntüler
dizisi, toz bulutuna vuran ışığı göstererek bulutun boyutlarını ortaya
koyuyor. 20 Mayıs 2002 2 Eylül 2002 28 Ekim 2002 17 Aralık 2002 8 Şubat
2004 24 Ekim 2004
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Fotoğraf : NASA/ESA/H. Bond, STScI
Geçtiğimiz
yıl yankılar, bu tuhaf oluşumdan sorumlu olan soğuk kırmızı yıldız
çevresinde söndü.
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Fotoğraf : NASA/ESA/K. Noll, STScI
Ölmekte olan
bir yıldızı çevreleyen toz ve moloz bulutları. Bir zamanlar güneşimize
benzeyen bu yıldız, dış katmanlarının dökülmesiyle ufalmış ve parlak bir
nokta olarak seçilebilen küçük bir beyaz cüceye (ortada) dönüşmüş.
Gökbilimciler güneşimizin de zamanla aynı yolu izleyerek ortalama
büyüklükte bir yıldızdan bir cüce boyuna ineceğini öngörüyor -ama bu
sona daha milyarlarca yıl var.
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Fotoğraf : NASA/ESA/HEIC/Hubble Miras Ekibi
Kedi
Gözü Bulutsusu, zamanı dolan Güneş benzeri bir yıldız gibi, kozmik bir
göle atılan bir taşın yarattığı dalgalar şeklinde aralıklarla küresel
gaz katmanları yaydı.
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Uzayın derinliklerini gözleyen bu
teleskop (artık devre dışıdır) bizlere sonsuz evrenin göz kamaştırıcı
üzelliklerini sunuyor.
Bir kz daha dünyamızın ne kadar küçük
olduğunun farkına varıyoruz.
Fotoğraf : NASA/ESA/Hubble Miras Ekibi
Gaz, toz
ve yıldızlardan oluşan parlak ışık sütunlarına yayılan Antennae
galaksileri bu kozmik etkileşimin en net görüntüsünde çarpışıyor.
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Fotoğraf : NASA/ESA/Hubble Miras Ekibi
Messier
101 galaksisi, Hubble uzmanlarının şimdiye kadar sunduğu bu en ayrıntılı
galaksi portresinde mükemmel piksellerle dönüyor. Bu görüntü Hubble
tarafından gönderilen fotoğrafların yerdeki teleskoplarca elde edilen
görüntülerle bir araya getirilmesiyle oluşturuldu.
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Fotoğraf : NASA/ESA
Hubble'ın kamerası
siyah-beyaz görür; renkler daha sonra uzmanlarca eklenir. Carina
Bulutsusu'na ait bu görüntü 50 ışık yılı genişliğinde bir bölgeyi
kapsayan 48 Hubble görüntüsüyle yaratılmış büyük çaplı bir bileşik
fotoğraftır. Dünya'ya 117.500 ışık yılı uzaklıktaki bulutsu, sıcak
yıldızların radyasyon ve yıldız rüzgârları saldığı kozmik bir demir
ocağı gibidir. Uçsuz bucaksız bir toz ve gaz bulutunda yeni yıldızlar
doğar.
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Fotoğraf : NASA/ESA/N. Smith, U.C. Berkeley/ Hubble
Miras Ekibi
Carina Bulutsusu'nun merkezi bölgelerinde, Dünya'dan
7500 ışık yılı uzakta, yıldız rüzgârları ve morötesi radyasyonun
şiddetli cehenneminde yıldızlar doğup ölüyor. Merkezde, soldaki parlak,
oval nokta, Samanyolu'nda bilinen en büyük kütleli yılıdızlardan biri
olan ve devasa bir süpernovaya dönüşmenin eşiğinde olduğu düşünülen Eta
Carinae.
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Fotoğraf : NASA/ESA/P. Challis ve R. Kirshner,
Harvard-Smithsonian Astrofizik Merkezi
Uzmanlar on yılı aşkın bir
süreden beri Hubble'ın kameralarını 1987A süpernovasına yöneltmiş
bulunuyor. Bu görüntü dizisinde, büyük olasılıkla yıldızın patlamadan
binlerce yıl önce püskürttüğü gaz ve molozdan oluşan kırmızı dış halka,
ortadaki patlayan yıldızdan saçılan bir şok dalgasının bombardımanına
uğruyor. Şok dalgasının dış halkaya çarpmasıyla birlikte, daha önce
püskürtülmüş materyal ısınarak daha parlak bir ışık saçıyor. 24 Eylül
1994 6 Şubat 1998 23 Mart 2001 5 Ocak 2003 12 Aralık 2004 6 Aralık 2006
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Fotoğraf : NASA/ESA/Z. Levay, STScI
Ocak 2002'de
Monoceros Takımyıldızı'nda bir yıldızdan, parlaklığı 600.000 güneşe
eşit olan ve açıklanamayan bir ışık patlaması yayıldı. Bu oluşum,
çevredeki toz bulutlarından sekerek ilerleyen radyasyon şeklinde bir
dizi "ışık yankısı" yarattı. İki buçuk yıl içinde çekilen bu görüntüler
dizisi, toz bulutuna vuran ışığı göstererek bulutun boyutlarını ortaya
koyuyor. 20 Mayıs 2002 2 Eylül 2002 28 Ekim 2002 17 Aralık 2002 8 Şubat
2004 24 Ekim 2004
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Fotoğraf : NASA/ESA/H. Bond, STScI
Geçtiğimiz
yıl yankılar, bu tuhaf oluşumdan sorumlu olan soğuk kırmızı yıldız
çevresinde söndü.
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Fotoğraf : NASA/ESA/K. Noll, STScI
Ölmekte olan
bir yıldızı çevreleyen toz ve moloz bulutları. Bir zamanlar güneşimize
benzeyen bu yıldız, dış katmanlarının dökülmesiyle ufalmış ve parlak bir
nokta olarak seçilebilen küçük bir beyaz cüceye (ortada) dönüşmüş.
Gökbilimciler güneşimizin de zamanla aynı yolu izleyerek ortalama
büyüklükte bir yıldızdan bir cüce boyuna ineceğini öngörüyor -ama bu
sona daha milyarlarca yıl var.
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Fotoğraf : NASA/ESA/HEIC/Hubble Miras Ekibi
Kedi
Gözü Bulutsusu, zamanı dolan Güneş benzeri bir yıldız gibi, kozmik bir
göle atılan bir taşın yarattığı dalgalar şeklinde aralıklarla küresel
gaz katmanları yaydı.
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Uzayın derinliklerini gözleyen bu
teleskop (artık devre dışıdır) bizlere sonsuz evrenin göz kamaştırıcı
üzelliklerini sunuyor.
Bir kz daha dünyamızın ne kadar küçük
olduğunun farkına varıyoruz.
Yazarla
söyleşi :
Gökyüzünü izlemeye
duyduğunuz tutkunun kaynağı nedir?
Daha dokuz yaşımdayken,
V. M. Hillyer adlı bir öğretmenin, A Child's History of the Wold (Bir
Çocuğun Dünya Tarihi) adlı kitabında "uzun, uzun, uzun" bir süre önce
"dünya diye bir yer olmadığı" saptamasını okumuştum.
Bu beni
şaşırtmıştı ve hâlâ da şaşırtmaya devam ediyor. Demek ki, yaşadığımız
dünya tek dünya değil, sadece bir dünyaydı, yani gezegenlerden biriydi. O
halde onu anlamam için, gökbilimini öğrenmem gerekiyordu.
İlk
teleskopumu 1956'da, 12 yaşındayken aldım ve o zamandan beri yıldızları
izliyorum.
Sizin için Hubble
Uzay Teleskopu'nun en önemli buluşu hangisi?
Hubble, kara
enerjinin, yani evrenin genişleme hızına ivme kazandıran gizemli gücün
saptanmasında önemli bir rol oynadı. Her ne kadar ortaya konulmalarından
kısa bir süre sonra bilimsel buluşların önemini değerlendirmek zor olsa
da, insanlığın evreni inceleme tarihinde bunun kesinlikle en önemli
atılımlardan biri olacağını öngörüyorum.
Bu makaleyi yazarken,
araştırmalarınız sırasında dikkatinizi çeken, daha önce farkında
olmadığınız bir şey çıktı mı karşınıza?
Esas olarak Hubble
döneminin ne kadar çabuk tarihe karışmakta olduğunun farkına varmamı
belirtebilirim. Bu aslında tüm teleskopların başına gelen bir şey.
Bilimsel donanımın her parçası bilgiye dönüştükten sonra unutulup gider.
Ek Yorumlar:
"Dünyada bu kadar
sorunumuz varken" Hubble gibi büyük çaplı bilim projelerine bu kadar
para harcamanın akıllıca olup olmadığının yaygın biçimde sorgulandığı
bir dönem vardı. Şimdi bununla daha az sıklıkta karşılaşılıyor. Sanırım
bunun nedeni, dünya genelinde açlık, yoksulluk ve savaşların azalmasını
bilimsel araştırmalara ve başka özgür sorgulama biçimlerine borçlu
olduğumuzu çoğu insanın kavramaya başlamış olması.
Kaynak :
national geographic / Timothy Ferris