SETI’nin Bugünü: Araştırmanın Doğası
ÖZET
Kırk
yıldan fazla süreden beri situ’de küçük bir araştırıcı grubu, yer dışı
yaşama ait akıllı varlıkları gösterebilecek mikrodalga sinyallerini
kullanarak kanıt bulmayı sürdürüyorlar. Bu sinyalleri bulmadaki bu kadar
başarısızlığa rağmen yine de onlar çalışmalarını devam ettiriyorlar
hatta araştırma yayınlarını hızlandıracak kadar… En yeni gelişmeler
görünür dalgaboyu deneylerinde ve bazı keşifler için özel tasarlanan
yeni bir radyo teleskopun yapımında yaşanmakta. Ayrıca bu teknik
gelişmeler yanında, ‘doğru zamanda doğru yere bakma’ olasılıklarını
arttırıcı çeşitli stratejiler de öneriliyor. Sürdürülen SETI
araştırmasının son durumunu gözden geçiren bu çalışma yer dışı yaşamları
araştırmasının doğasına kuramsal bir bakışı içermekte ki belki onları
bulabiliriz.
Anahtar kelimeler: astronomi, yerdışı akıllı yaşam,
optik, radyo, SETI
ÖZET
Kırk
yıldan fazla süreden beri situ’de küçük bir araştırıcı grubu, yer dışı
yaşama ait akıllı varlıkları gösterebilecek mikrodalga sinyallerini
kullanarak kanıt bulmayı sürdürüyorlar. Bu sinyalleri bulmadaki bu kadar
başarısızlığa rağmen yine de onlar çalışmalarını devam ettiriyorlar
hatta araştırma yayınlarını hızlandıracak kadar… En yeni gelişmeler
görünür dalgaboyu deneylerinde ve bazı keşifler için özel tasarlanan
yeni bir radyo teleskopun yapımında yaşanmakta. Ayrıca bu teknik
gelişmeler yanında, ‘doğru zamanda doğru yere bakma’ olasılıklarını
arttırıcı çeşitli stratejiler de öneriliyor. Sürdürülen SETI
araştırmasının son durumunu gözden geçiren bu çalışma yer dışı yaşamları
araştırmasının doğasına kuramsal bir bakışı içermekte ki belki onları
bulabiliriz.
Anahtar kelimeler: astronomi, yerdışı akıllı yaşam,
optik, radyo, SETI
Araştırmanın Doğası
SETI (‘yer dışı yaşama ilişkin akıllı varlıkları araştırma’ başlıklı
projenin İngilizce isimlerinin baş harfleri) ’nin iddiası ile evrenin
bir yerlerinde sezgisel nesnelerin varlıkları ya uzun süreçli yolumuz
üzerindeki sinyallerin tespitiyle yada onların yaşadıkları
yerleşimlerden kurtulup bize kadar ulaşabilecek sinyallerin yakalanması
ile tanıtlanabilir.
‘Yalnız değiliz’ söylemi gibi SETI’nin benzer daha pek çok
yaklaşımları var. Yıldızlararası yolculuğu kullanarak (ya bizim
tarafımızdan ya da onlar tarafından gerçeklenerek) doğrudan
yapılabilecek araştırma en iyi şartlarda bile pek pratik değil ve daha
olumsuzu ise imkansız görünüyor. Kabul edilebilir seyehat süreleri
içinde (bir yüzyıl kadar veya daha az) yıldızlararası mesafelere gidip
gelmeler için gerekli enerjinin çok yüksek olmasına bazı bilimciler de
(örneğin Oliver 1990) dikkat çekmekte. Yer dışı yaşama ait bulguları
araştırmada karşılaşılan zorluk gibi, evrendeki toplulukların kesin
yerlerini saptamadaki belirsizlik de sıkıntı yaşatmakta. Öte yandan, yer
dışı yaşam araştırmalarında kullanılagelen haberleşmelerin ise maliyeti
yüksek değil ve üstelik pratikde.
Yıldızlararası haberleşme nasıl olabiliyor? Bu iş için yüksek hızlı
tanecikler, yer çekimi dalgaları ve radyo bölgesinden başlayarak görünür
ışık ve diğer kısa dalgaboyları bölgelerine kadar devam eden
elektromanyetik ışınım düşünülebilir. Bunlar arasında en pratik olanı
heralde radyo frekanslarını kullanmak olabilir çünkü (1) birim başına
enerji maliyeti düşüktür, (2) sinyaller ışık hızı ile ilerler ve (3) hem
iletimi ve hem alımı oldukça kolay gerçekleşmekte. Yıldızlararası radyo
sinyallerinin çözümlemesini ilk yayımlayanlar Cocconi ve Morrison
(1959) oldu. Yankı uyandıran bu makale iki olayın gerçeklenebileceğini
gösterdi: İlki ışık yılı mesafelerde radyo haberleşmesi kullanışlı
olabilmekte (ki makalenin yayımlandığı yıllarda yaklaşık 50 yıl
öncesinde sahip olduğumuz teknoloji bu işi yapabilme sınırında
bulunmaktaydı). İkincisi de mikrodalga frakansları özellikle de nötr
hidrojen çizgisine yakın 1420 MHz (açık ifade ile saniyede 1420 milyon
titreşim demektir yada 21 cm’ye karşılık gelir ki titreşimden mesafeye
-- Bu mesaj otomatik olarak gelmektedir. -- veren fizik yasası ile
bulunur) frekansları sanki evrene açılan koridorlar gibi görünmekte.
Böylesi teknik incelikte sadece bu frekans bandında evrende hiç bir şeye
rastlanılmadığını bilmekle kalınmıyor, aynı zamanda hem santimetre
dalgaboylarında ve hem tamamen açık durumda bile sonuç aynı, değişmiyor
yani yer dışı yaşam konusunda evren oldukça sakin görünüyor.
Cocconi ve Morrison’un bu çalışmasından habersiz olarak Frank Drake
de yukarıdaki benzer sonuçlara ulaştı. Drake bu iş için Güneş benzeri
yakın iki yıldızın civarından gelebilecek sinyalleri aramak amacıyla
1960 ilkbaharında Ulusal Astronomi Gözlemevi’ndeki (Green Bank, West
Wirginia, Amerika adresinde) 26 metrelik bir anteni kullandı. Bu girişim
Ozma Projesi ismi ile anıldı ve tüm modern SETI deneylerinin de öncüsü
oldu (Drake 1961).
Drake’nin bu öncü çalışmasından bugüne kadar yaklaşık 70 radyo SETI
deney raporu literatürde yayımlandı (Tarter 1985’e bakınız). Bu
deneylerin çoğu radyo astronomlarınca rutin gözlem programları sırasında
gözlem zamanlarından fedakarlık yapılarak gerçekleştirildi (bir radyo
teleskop resimde gösterildi). Sözkonusu deneyler çoğunlukla büyük
antenler kullanılarak yapılmakla beraber, alıcı sistemleri astronomi
amaçlı geliştirilmişti, SETI için değil. Aradaki temel fark sinyalin
band genişliğinde ortaya çıkar. 21 cm’deki hidrojen gözlemlerinde tipik
olarak 50 kHz (anlamı saniyede 50 bin titreşim olup 11 km/s’lik bir hız
dağılımına karşılık gelir ki ‘uzayı daha az işiten sağır bir kulakla
dinlemek’ şeklinde anlayabiliriz) genişlikli kanallar kullanılırken,
SETI araştırıcıları dar band sinyallere bakarlar. Yıldızlararası ortamın
da ‘gürültü’ diyebileceğimiz sinyalleri vardır ki bunların en dar olan
genişliği yaklaşık 0.01 Hz – 0.1 Hz arasındadır. Bu yüzden SETI
alıcılarında tipik olarak 0.1 Hz – 1 Hz genişlikli kanallar bulunur
(bunu da ‘ufak bir hışıltıyı bile duyabilecek kadar iyi işiten hassas
bir kulakla uzayı dinlemek’ şeklinde anlayabiliriz. Özetle, kanal
genişliği daraldıkça dinleme hassaslaşıyor). Bu, radyo astronomi için
kullanılan kanal genişliklerinden çok ama çok küçüktür, öyle ki tüm
sinyaller geri çevriliyor yani geçirilmiyor fakat sadece binlerce defa
sinyaller içine gömülü çok zayıf durumdaki bir yapay sinyali ortaya
çıkartabilecek hassaslığa kadar da süzülebiliyor.
Sonuç olarak, 1970’li yılların başlarında SETI araştırıcıları
gerçekten de dar band kanallar ile çok ilgilendiler ve tamamen bu
kanalların yardımıyla meydana getirilmiş dijital otomatik kontrollü
alıcıların geliştirilmesine ön ayak oldular. Bu özel sinyal
işlemcilerinin gelişimi sayesinde de SETI’de işlem hacmi azaldı ve radyo
astronomların gözlem zamanlarını artık daha az alan duruma dönüştü.
Bugün, dünyaya yayılmış yaklaşık yarım düzine kadar organizeli SETI
deney grupları var. Bunlar Çizelge 1’de listeleniyor. Bunların yarısı
‘uzay tarayıcıları’ olarak anılıyor, gökyüzünün planlanan geniş
bölgelerini görsel teleskopla inceliyorlar. Bu tür tarama gözlemlerin
iki avantaji var: (1) Yer dışı yaşam yerleri hakkında hiç bir
varsayımın yapılmasına gerek kalmaz ve (2) rutin gözlemleri aksatmadan
mevcut teleskoplardan yararlanılır. Böylece çok miktarda gözlem
zamanları elde edilmiş olunur.
Çizelge 1. Devam eden SETI deneyleri (Arecibo 305 m radyo teleskobu
resimde verildi).
Deney
SETI Enstitüsü
Teleskop
Frekans kanalları sayısı
Kanalların genişliği
Phoenix Projesi
California Üniv., Berkeley, Amerika
Arecibo 305 m radyo teleskobu
58 milyon
1 Hz
SERENDIP IV
California Üniv., Berkeley, Amerika
Arecibo 305 m radyo teleskobu
168 milyon
0.6 Hz
Güney SERENDIP
Batı Sidney Üniv., Macarthur, Avustralya
Parkes 64 m radyo teleskobu
58 milyon
0.6 Hz
SETI@home
California Üniv., Berkeley, Amerika
Arecibo 305 m radyo teleskobu
33 milyon, en dar
band kullanarak
0.07 Hz ve yukarısı
Harvard ve Princeton’ daki optik SETI
Harvard ve Princeton Üniv., Amerika
Oak Ridge 0.9 m ve Princeton 0.9 m teleskoplar
Görünür ışık
Geniş band optik atımlar
Berkeley’deki optik SETI
California Üniv., Berkeley, Amerika
Leuschner 0.7 m teleskop
Görünür ışık
Geniş band optik atımlar
Lick’deki optik SETI
Lick gözlemevi, SETI Ens., California Üniv., Amerika
Nickel 1 m teleskop
Görünür ışık
Geniş band optik atımlar
İkinci bir tip deney ‘hedeflenmiş araştırma’ dır. Bu tür deneyde,
SETI araştırıcıları teleskopu yönlendirirler, gerekli hedef noktalarını
seçebilirler. Drake’nin Ozma projesinde olduğu gibi, Güneş benzeri yakın
yıldızlar hedef olarak belirlenir. Bu türe ait bir örnek SETI
Enstitüsü’nün halen devam eden Phoenix projesidir. Bu proje 8 yılı
aşacak bir süreçte Güneş’ten ~150 ışık yılı uzakta (bu değer bir kürenin
yarıçapı gibi düşünülürse) küre içerisine giren yaklaşık 1000 kadar
sistemi iyiden iyiye inceleyecek. Kuzey ve güney yarı kürelerde bulunan
teleskoplar Phoenix projesi için kullanılmakta ve bir de Puerto
Rico–Arecibo’daki 305 m’lik anten de özel olarak bu proje için
düzenlenmiştir. Özellikle kapsadığı frekans genişliği dikkate değer:
1200–2700 MHz ve yine özel geliştirilmiş dijital sinyal çözümleyicileri
hem çok ince ve yavaş atımlı sinyalleri araştırabilecek. Genel olarak,
hedeflenen araştırmaların şu avantajları var: (1) Teleskopun bütün
kontrolü dahil her bir gözlem sürecinde toplam zaman oldukça uzundur ve
bu da hassasiyeti arttırır. (2) Bunun sonucu olarak da çalışmanın önemi
artar, yani Güneş benzeri yıldızların çevrelerinde beklenen biyolojinin
de ortaya çıkartılmasında etkili olur.
Şimdiye kadar SETI projesini ve deneylerini özellikle de radyo
bölgesinde olanlarını gördük. Gelecek yazıda yararlandığımız
kaynakçadaki sırayı izleyerek görünür bölgedeki SETI deneylerini ele
alacağız..
Şimdi de kaynakça dışına çıkarak okuyucularımıza ve ülkemize yönelik
bilgilendirmelerde bulunalım.
SETI projesi ile evrende bizlerin dışında olası bir yaşama ilişkin
uygun en zayıf sinyali yakalayabilen dev çanak antenlerin
kullanılageldiği radyo gözlemleri uğraşıları
“http://setiathome.berkeley.edu” internet adresinde sergilenmekte.
Popüler Bilim okuyucuları Türkçesi de olan bu siteyi ziyaret ederek SETI
projesinde aktif rol alabilirler de… SETI projesinin tamamlanabilmesi
ancak biriken çok sayıdaki ham gözlem verisini sadece birkaç bilgisayar
kullanarak yüzyılları bulacak uzun işleme sürecinin yerine, belki on
milyonlara ulaşacak kişisel bilgisayarların birlikte kullanımları
sayesinde bu uzun sürecin kısaltılarak veri indirgeme işleminin bir an
önce bitirilmesine bağlıdır... Türk SETI meraklıları bu projenin ilgili
bilgisayar paket programını yukarıdaki internet sitesinden indirerek
gözlem verilerini işleme yoluyla bu uluslararası çalışmaya doğrudan
katılımlarını sürdürmektedirler de... SETI verilerini kullanan bu
program, indirgeme sırasında eğer şüpheli bir sinyali ortaya çıkartırsa,
program: “şu andaki veri setinde olası bir E.T. sinyali yakalanmış
olabilir!” uyarısıyla beklenen aday sinyali ortaya çıkartıyor ve
kullanıcıyı bilgilendiriyor. İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi
Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümü’ndeki SETI programının çalıştığı
bilgisayarlardan birinde böyle bir sinyal yakalanmıştır, bunun ekrandaki
bir görünümü de bu sayfada verildi. SETI projesi yürütücüleri belirli
oranda veri işlemini tamamlayanlara da isim ve adresin yer aldığı bir
sertifika göndermektedirler… En son itibariyle tüm dünyadaki
kullanıcıları arasında en iyi olanlar ülkeleri ile birlikte sıralanmış
bulunmakta… Ülkemizden de bu en iyi kullanıcılar listesine girmeyi
başarmış Türk SETI kullanıcıları bulunmakta… Milyonlarca kullanıcı
arasında Türk katılımcılar bugüne kadar binlerce yıla karşılık gelecek
veriyi işleyerek SETI projesine doğrudan katkı sağlamaktalar…
SETI projesinin ve yer dışı yaşam araştırmalarının, beraberinde UFO
türü olaylarını akla getirme gibi bir yönü de bulunmakta… Fakat
yararlandığımız kaynakça bilimsel deney verilerini kullandığından UFO
bahsi geçmemekte… Bu yüzden meraklı okuyucular için bilgilendirme
olabilecek UFO konusundaki düşüncelerimiz de şöyle: Gerçekte UFO sözcüğü
‘tanısı yapılamayan cisim’ anlamında kullanılagelmişti ama sonra
nedense uçan dairelere… uzaylılara… dönüştü hiç görülemedikleri halde!…
Gündemden düşmeyen ve doğası gereği hep ilgi çeken UFO söylentilerine,
Popüler Bilim dergisinin sürekli izleyicileri bilim dışı olanlarına
değer vermeyeceklerdir... Bununla birlikte, neden bu tür söylentilerin
arka arkasının kesilmediğinin merak uyandırması da bir o kadar doğal
olmalıdır... Çünkü atmosfer altından seyredegeldiğimiz uzay çok geniş ve
içeriği de bir o kadar zengin çeşitlilikte… Bu sebeple her an ve uzayın
herhangi bir yerinde bir olayın olması yüksek olasılıkta olmalı…
Ülkemizde ortaya çıkan “görsel” UFO söylentilerinden bilimsel
gerçeklilik içerenine ve Türk bilim insanlarının rutin söylemleri dışına
çıkanına bugüne kadar tanık olunmadı... Tersi durumunda, yani keşke
ülkemiz sınırları içerisinde gerçekten bulunabilseydi insanlık için en
büyük bilim olayı olurdu ve heralde Nobel gibi bilenen en büyük ödül ile
de onurlandırılırdı!... Onlarca yıldır ve binlerce gözlemci bireysel
ve/veya uluslararası işbirliği altında en ileri robotik teleskoplarını
ve uydu teleskoplarını kullanarak istisnasız hergün ve önemlisi günün
yirmidört saati hem yerden hem atmosfer dışından “radyo ve görsel
pencereler”den uzayı gözlemeyi sürdürüyorlar... Bu gözlem verileri her
yolla insanlığa duyuruluyor, tüm uzayın resimleri çekiliyor; henüz
bulunabilen UFO belirtisi görsel bir kanıt yok! Onyıllardır kullanılan
Amerika’daki Palomar Gözlemevinin mavi ve kırmızı çekilmiş uzay
kartlarından sonra şimdi de Avrupa Uzay Ajansının (ESO) sürekli
güncellenen Gök atlaslarına “online” olarak “ [Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
” adresinden bakılabilir… Buyüzden UFO olaylarının “görülebilirlik”
olasılığı, belki “radyo” frekanslarından gelecek bilimsel kanıtlarından
daha düşük olmalıdır... Yer dışı yaşam haberleri için, büyük masraflarla
ve insanlığın ulaştığı evrensel bilimin eşliğinde en geniş katılımla
yürütülen SETI projesi deneylerinin sonuçlarını beklemek gerekir... Bu
yüzden UFO türü “görsel” iddialı olayları temel alan her türlü haber
kaynağı, daha henüz “radyo penceresi”ndeki SETI verilerinden bir kanıt
gelmediği müddetçe boş bir bekleyiş olacaktır!... UFO söylentileri,
astroloji... ve benzerleri bugüne ulaşmış evrensel temel doğa
kanunlarının (matematiğin–fiziğin–astrofiziğin...) yer almadığı
bilimdışı haberler bu bilgilendirme altında değerlendirilmeli ve son
bulmalıdır.
Doğrudan çevrilerek yararlanılan kaynakça:
Shostak, G.S. (2003). International Journal of Astrobiology 2,
111-114.
Resimler için kaynakça:
[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
... views.html
[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
... ntenna.jpg
Yazıda adı geçen kaynakça:
Cocconi, G., Morrisin, P. (1959). Nature 183, 844.
Drake, F.D. (1961). Phys. Today 14, 40.
Oliver, B.M. (1990). J. Brit. * * *. Soc. 43, 259.
Tarter, J.C. (1985). SETI observations worldwide. In the Search for
Extraterrestrial Life: Recent Developments,
Proc. IAU Symp. Vol. 112, ed. Papagiannis, M.D., p. 271. Reidel,
Dordrecht.
ALINTI : Hasan H. Esenoğlu
Astronom Dr., İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Astronomi ve Uzay
Bilimleri Bölümü
(Popüler Bilim Dergisi Ocak 2006 sayı 143’de yayımlandı)