Gizlix Forum - Bilinmeyenlerin Forumu

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Gizlix Forum - Bilinmeyenlerin Forumu

Bilinmeyenlerin keşfedildiği forum


    SETI'nin Bugünü: Araştırmanın Doğası

    avatar
    webbilgisi


    Mesaj Sayısı : 100
    Rep : 1
    Kayıt tarihi : 28/03/10

    SETI'nin Bugünü: Araştırmanın Doğası Empty SETI'nin Bugünü: Araştırmanın Doğası

    Mesaj  webbilgisi Paz Mart 28, 2010 12:24 pm

    SETI’nin Bugünü: Araştırmanın Doğası



    ÖZET
    Kırk
    yıldan fazla süreden beri situ’de küçük bir araştırıcı grubu, yer dışı
    yaşama ait akıllı varlıkları gösterebilecek mikrodalga sinyallerini
    kullanarak kanıt bulmayı sürdürüyorlar. Bu sinyalleri bulmadaki bu kadar
    başarısızlığa rağmen yine de onlar çalışmalarını devam ettiriyorlar
    hatta araştırma yayınlarını hızlandıracak kadar… En yeni gelişmeler
    görünür dalgaboyu deneylerinde ve bazı keşifler için özel tasarlanan
    yeni bir radyo teleskopun yapımında yaşanmakta. Ayrıca bu teknik
    gelişmeler yanında, ‘doğru zamanda doğru yere bakma’ olasılıklarını
    arttırıcı çeşitli stratejiler de öneriliyor. Sürdürülen SETI
    araştırmasının son durumunu gözden geçiren bu çalışma yer dışı yaşamları
    araştırmasının doğasına kuramsal bir bakışı içermekte ki belki onları
    bulabiliriz.

    Anahtar kelimeler: astronomi, yerdışı akıllı yaşam,
    optik, radyo, SETI






    Araştırmanın Doğası


    SETI (‘yer dışı yaşama ilişkin akıllı varlıkları araştırma’ başlıklı
    projenin İngilizce isimlerinin baş harfleri) ’nin iddiası ile evrenin
    bir yerlerinde sezgisel nesnelerin varlıkları ya uzun süreçli yolumuz
    üzerindeki sinyallerin tespitiyle yada onların yaşadıkları
    yerleşimlerden kurtulup bize kadar ulaşabilecek sinyallerin yakalanması
    ile tanıtlanabilir.


    ‘Yalnız değiliz’ söylemi gibi SETI’nin benzer daha pek çok
    yaklaşımları var. Yıldızlararası yolculuğu kullanarak (ya bizim
    tarafımızdan ya da onlar tarafından gerçeklenerek) doğrudan
    yapılabilecek araştırma en iyi şartlarda bile pek pratik değil ve daha
    olumsuzu ise imkansız görünüyor. Kabul edilebilir seyehat süreleri
    içinde (bir yüzyıl kadar veya daha az) yıldızlararası mesafelere gidip
    gelmeler için gerekli enerjinin çok yüksek olmasına bazı bilimciler de
    (örneğin Oliver 1990) dikkat çekmekte. Yer dışı yaşama ait bulguları
    araştırmada karşılaşılan zorluk gibi, evrendeki toplulukların kesin
    yerlerini saptamadaki belirsizlik de sıkıntı yaşatmakta. Öte yandan, yer
    dışı yaşam araştırmalarında kullanılagelen haberleşmelerin ise maliyeti
    yüksek değil ve üstelik pratikde.


    Yıldızlararası haberleşme nasıl olabiliyor? Bu iş için yüksek hızlı
    tanecikler, yer çekimi dalgaları ve radyo bölgesinden başlayarak görünür
    ışık ve diğer kısa dalgaboyları bölgelerine kadar devam eden
    elektromanyetik ışınım düşünülebilir. Bunlar arasında en pratik olanı
    heralde radyo frekanslarını kullanmak olabilir çünkü (1) birim başına
    enerji maliyeti düşüktür, (2) sinyaller ışık hızı ile ilerler ve (3) hem
    iletimi ve hem alımı oldukça kolay gerçekleşmekte. Yıldızlararası radyo
    sinyallerinin çözümlemesini ilk yayımlayanlar Cocconi ve Morrison
    (1959) oldu. Yankı uyandıran bu makale iki olayın gerçeklenebileceğini
    gösterdi: İlki ışık yılı mesafelerde radyo haberleşmesi kullanışlı
    olabilmekte (ki makalenin yayımlandığı yıllarda yaklaşık 50 yıl
    öncesinde sahip olduğumuz teknoloji bu işi yapabilme sınırında
    bulunmaktaydı). İkincisi de mikrodalga frakansları özellikle de nötr
    hidrojen çizgisine yakın 1420 MHz (açık ifade ile saniyede 1420 milyon
    titreşim demektir yada 21 cm’ye karşılık gelir ki titreşimden mesafeye
    -- Bu mesaj otomatik olarak gelmektedir. -- veren fizik yasası ile
    bulunur) frekansları sanki evrene açılan koridorlar gibi görünmekte.
    Böylesi teknik incelikte sadece bu frekans bandında evrende hiç bir şeye
    rastlanılmadığını bilmekle kalınmıyor, aynı zamanda hem santimetre
    dalgaboylarında ve hem tamamen açık durumda bile sonuç aynı, değişmiyor
    yani yer dışı yaşam konusunda evren oldukça sakin görünüyor.


    Cocconi ve Morrison’un bu çalışmasından habersiz olarak Frank Drake
    de yukarıdaki benzer sonuçlara ulaştı. Drake bu iş için Güneş benzeri
    yakın iki yıldızın civarından gelebilecek sinyalleri aramak amacıyla
    1960 ilkbaharında Ulusal Astronomi Gözlemevi’ndeki (Green Bank, West
    Wirginia, Amerika adresinde) 26 metrelik bir anteni kullandı. Bu girişim
    Ozma Projesi ismi ile anıldı ve tüm modern SETI deneylerinin de öncüsü
    oldu (Drake 1961).


    Drake’nin bu öncü çalışmasından bugüne kadar yaklaşık 70 radyo SETI
    deney raporu literatürde yayımlandı (Tarter 1985’e bakınız). Bu
    deneylerin çoğu radyo astronomlarınca rutin gözlem programları sırasında
    gözlem zamanlarından fedakarlık yapılarak gerçekleştirildi (bir radyo
    teleskop resimde gösterildi). Sözkonusu deneyler çoğunlukla büyük
    antenler kullanılarak yapılmakla beraber, alıcı sistemleri astronomi
    amaçlı geliştirilmişti, SETI için değil. Aradaki temel fark sinyalin
    band genişliğinde ortaya çıkar. 21 cm’deki hidrojen gözlemlerinde tipik
    olarak 50 kHz (anlamı saniyede 50 bin titreşim olup 11 km/s’lik bir hız
    dağılımına karşılık gelir ki ‘uzayı daha az işiten sağır bir kulakla
    dinlemek’ şeklinde anlayabiliriz) genişlikli kanallar kullanılırken,
    SETI araştırıcıları dar band sinyallere bakarlar. Yıldızlararası ortamın
    da ‘gürültü’ diyebileceğimiz sinyalleri vardır ki bunların en dar olan
    genişliği yaklaşık 0.01 Hz – 0.1 Hz arasındadır. Bu yüzden SETI
    alıcılarında tipik olarak 0.1 Hz – 1 Hz genişlikli kanallar bulunur
    (bunu da ‘ufak bir hışıltıyı bile duyabilecek kadar iyi işiten hassas
    bir kulakla uzayı dinlemek’ şeklinde anlayabiliriz. Özetle, kanal
    genişliği daraldıkça dinleme hassaslaşıyor). Bu, radyo astronomi için
    kullanılan kanal genişliklerinden çok ama çok küçüktür, öyle ki tüm
    sinyaller geri çevriliyor yani geçirilmiyor fakat sadece binlerce defa
    sinyaller içine gömülü çok zayıf durumdaki bir yapay sinyali ortaya
    çıkartabilecek hassaslığa kadar da süzülebiliyor.


    Sonuç olarak, 1970’li yılların başlarında SETI araştırıcıları
    gerçekten de dar band kanallar ile çok ilgilendiler ve tamamen bu
    kanalların yardımıyla meydana getirilmiş dijital otomatik kontrollü
    alıcıların geliştirilmesine ön ayak oldular. Bu özel sinyal
    işlemcilerinin gelişimi sayesinde de SETI’de işlem hacmi azaldı ve radyo
    astronomların gözlem zamanlarını artık daha az alan duruma dönüştü.


    Bugün, dünyaya yayılmış yaklaşık yarım düzine kadar organizeli SETI
    deney grupları var. Bunlar Çizelge 1’de listeleniyor. Bunların yarısı
    ‘uzay tarayıcıları’ olarak anılıyor, gökyüzünün planlanan geniş
    bölgelerini görsel teleskopla inceliyorlar. Bu tür tarama gözlemlerin
    iki avantaji var: (1) Yer dışı yaşam yerleri hakkında hiç bir
    varsayımın yapılmasına gerek kalmaz ve (2) rutin gözlemleri aksatmadan
    mevcut teleskoplardan yararlanılır. Böylece çok miktarda gözlem
    zamanları elde edilmiş olunur.


    Çizelge 1. Devam eden SETI deneyleri (Arecibo 305 m radyo teleskobu
    resimde verildi).


    Deney

    SETI Enstitüsü

    Teleskop

    Frekans kanalları sayısı

    Kanalların genişliği



    Phoenix Projesi

    California Üniv., Berkeley, Amerika

    Arecibo 305 m radyo teleskobu

    58 milyon

    1 Hz



    SERENDIP IV

    California Üniv., Berkeley, Amerika

    Arecibo 305 m radyo teleskobu

    168 milyon

    0.6 Hz



    Güney SERENDIP

    Batı Sidney Üniv., Macarthur, Avustralya

    Parkes 64 m radyo teleskobu

    58 milyon

    0.6 Hz



    SETI@home

    California Üniv., Berkeley, Amerika

    Arecibo 305 m radyo teleskobu

    33 milyon, en dar


    band kullanarak

    0.07 Hz ve yukarısı



    Harvard ve Princeton’ daki optik SETI

    Harvard ve Princeton Üniv., Amerika

    Oak Ridge 0.9 m ve Princeton 0.9 m teleskoplar

    Görünür ışık

    Geniş band optik atımlar



    Berkeley’deki optik SETI

    California Üniv., Berkeley, Amerika

    Leuschner 0.7 m teleskop

    Görünür ışık

    Geniş band optik atımlar



    Lick’deki optik SETI

    Lick gözlemevi, SETI Ens., California Üniv., Amerika

    Nickel 1 m teleskop

    Görünür ışık

    Geniş band optik atımlar




    İkinci bir tip deney ‘hedeflenmiş araştırma’ dır. Bu tür deneyde,
    SETI araştırıcıları teleskopu yönlendirirler, gerekli hedef noktalarını
    seçebilirler. Drake’nin Ozma projesinde olduğu gibi, Güneş benzeri yakın
    yıldızlar hedef olarak belirlenir. Bu türe ait bir örnek SETI
    Enstitüsü’nün halen devam eden Phoenix projesidir. Bu proje 8 yılı
    aşacak bir süreçte Güneş’ten ~150 ışık yılı uzakta (bu değer bir kürenin
    yarıçapı gibi düşünülürse) küre içerisine giren yaklaşık 1000 kadar
    sistemi iyiden iyiye inceleyecek. Kuzey ve güney yarı kürelerde bulunan
    teleskoplar Phoenix projesi için kullanılmakta ve bir de Puerto
    Rico–Arecibo’daki 305 m’lik anten de özel olarak bu proje için
    düzenlenmiştir. Özellikle kapsadığı frekans genişliği dikkate değer:
    1200–2700 MHz ve yine özel geliştirilmiş dijital sinyal çözümleyicileri
    hem çok ince ve yavaş atımlı sinyalleri araştırabilecek. Genel olarak,
    hedeflenen araştırmaların şu avantajları var: (1) Teleskopun bütün
    kontrolü dahil her bir gözlem sürecinde toplam zaman oldukça uzundur ve
    bu da hassasiyeti arttırır. (2) Bunun sonucu olarak da çalışmanın önemi
    artar, yani Güneş benzeri yıldızların çevrelerinde beklenen biyolojinin
    de ortaya çıkartılmasında etkili olur.


    Şimdiye kadar SETI projesini ve deneylerini özellikle de radyo
    bölgesinde olanlarını gördük. Gelecek yazıda yararlandığımız
    kaynakçadaki sırayı izleyerek görünür bölgedeki SETI deneylerini ele
    alacağız..


    Şimdi de kaynakça dışına çıkarak okuyucularımıza ve ülkemize yönelik
    bilgilendirmelerde bulunalım.


    SETI projesi ile evrende bizlerin dışında olası bir yaşama ilişkin
    uygun en zayıf sinyali yakalayabilen dev çanak antenlerin
    kullanılageldiği radyo gözlemleri uğraşıları
    “http://setiathome.berkeley.edu” internet adresinde sergilenmekte.
    Popüler Bilim okuyucuları Türkçesi de olan bu siteyi ziyaret ederek SETI
    projesinde aktif rol alabilirler de… SETI projesinin tamamlanabilmesi
    ancak biriken çok sayıdaki ham gözlem verisini sadece birkaç bilgisayar
    kullanarak yüzyılları bulacak uzun işleme sürecinin yerine, belki on
    milyonlara ulaşacak kişisel bilgisayarların birlikte kullanımları
    sayesinde bu uzun sürecin kısaltılarak veri indirgeme işleminin bir an
    önce bitirilmesine bağlıdır... Türk SETI meraklıları bu projenin ilgili
    bilgisayar paket programını yukarıdaki internet sitesinden indirerek
    gözlem verilerini işleme yoluyla bu uluslararası çalışmaya doğrudan
    katılımlarını sürdürmektedirler de... SETI verilerini kullanan bu
    program, indirgeme sırasında eğer şüpheli bir sinyali ortaya çıkartırsa,
    program: “şu andaki veri setinde olası bir E.T. sinyali yakalanmış
    olabilir!” uyarısıyla beklenen aday sinyali ortaya çıkartıyor ve
    kullanıcıyı bilgilendiriyor. İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi
    Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümü’ndeki SETI programının çalıştığı
    bilgisayarlardan birinde böyle bir sinyal yakalanmıştır, bunun ekrandaki
    bir görünümü de bu sayfada verildi. SETI projesi yürütücüleri belirli
    oranda veri işlemini tamamlayanlara da isim ve adresin yer aldığı bir
    sertifika göndermektedirler… En son itibariyle tüm dünyadaki
    kullanıcıları arasında en iyi olanlar ülkeleri ile birlikte sıralanmış
    bulunmakta… Ülkemizden de bu en iyi kullanıcılar listesine girmeyi
    başarmış Türk SETI kullanıcıları bulunmakta… Milyonlarca kullanıcı
    arasında Türk katılımcılar bugüne kadar binlerce yıla karşılık gelecek
    veriyi işleyerek SETI projesine doğrudan katkı sağlamaktalar…


    SETI projesinin ve yer dışı yaşam araştırmalarının, beraberinde UFO
    türü olaylarını akla getirme gibi bir yönü de bulunmakta… Fakat
    yararlandığımız kaynakça bilimsel deney verilerini kullandığından UFO
    bahsi geçmemekte… Bu yüzden meraklı okuyucular için bilgilendirme
    olabilecek UFO konusundaki düşüncelerimiz de şöyle: Gerçekte UFO sözcüğü
    ‘tanısı yapılamayan cisim’ anlamında kullanılagelmişti ama sonra
    nedense uçan dairelere… uzaylılara… dönüştü hiç görülemedikleri halde!…
    Gündemden düşmeyen ve doğası gereği hep ilgi çeken UFO söylentilerine,
    Popüler Bilim dergisinin sürekli izleyicileri bilim dışı olanlarına
    değer vermeyeceklerdir... Bununla birlikte, neden bu tür söylentilerin
    arka arkasının kesilmediğinin merak uyandırması da bir o kadar doğal
    olmalıdır... Çünkü atmosfer altından seyredegeldiğimiz uzay çok geniş ve
    içeriği de bir o kadar zengin çeşitlilikte… Bu sebeple her an ve uzayın
    herhangi bir yerinde bir olayın olması yüksek olasılıkta olmalı…
    Ülkemizde ortaya çıkan “görsel” UFO söylentilerinden bilimsel
    gerçeklilik içerenine ve Türk bilim insanlarının rutin söylemleri dışına
    çıkanına bugüne kadar tanık olunmadı... Tersi durumunda, yani keşke
    ülkemiz sınırları içerisinde gerçekten bulunabilseydi insanlık için en
    büyük bilim olayı olurdu ve heralde Nobel gibi bilenen en büyük ödül ile
    de onurlandırılırdı!... Onlarca yıldır ve binlerce gözlemci bireysel
    ve/veya uluslararası işbirliği altında en ileri robotik teleskoplarını
    ve uydu teleskoplarını kullanarak istisnasız hergün ve önemlisi günün
    yirmidört saati hem yerden hem atmosfer dışından “radyo ve görsel
    pencereler”den uzayı gözlemeyi sürdürüyorlar... Bu gözlem verileri her
    yolla insanlığa duyuruluyor, tüm uzayın resimleri çekiliyor; henüz
    bulunabilen UFO belirtisi görsel bir kanıt yok! Onyıllardır kullanılan
    Amerika’daki Palomar Gözlemevinin mavi ve kırmızı çekilmiş uzay
    kartlarından sonra şimdi de Avrupa Uzay Ajansının (ESO) sürekli
    güncellenen Gök atlaslarına “online” olarak “ [Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
    ” adresinden bakılabilir… Buyüzden UFO olaylarının “görülebilirlik”
    olasılığı, belki “radyo” frekanslarından gelecek bilimsel kanıtlarından
    daha düşük olmalıdır... Yer dışı yaşam haberleri için, büyük masraflarla
    ve insanlığın ulaştığı evrensel bilimin eşliğinde en geniş katılımla
    yürütülen SETI projesi deneylerinin sonuçlarını beklemek gerekir... Bu
    yüzden UFO türü “görsel” iddialı olayları temel alan her türlü haber
    kaynağı, daha henüz “radyo penceresi”ndeki SETI verilerinden bir kanıt
    gelmediği müddetçe boş bir bekleyiş olacaktır!... UFO söylentileri,
    astroloji... ve benzerleri bugüne ulaşmış evrensel temel doğa
    kanunlarının (matematiğin–fiziğin–astrofiziğin...) yer almadığı
    bilimdışı haberler bu bilgilendirme altında değerlendirilmeli ve son
    bulmalıdır.





    Doğrudan çevrilerek yararlanılan kaynakça:


    Shostak, G.S. (2003). International Journal of Astrobiology 2,
    111-114.


    Resimler için kaynakça:

    [Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
    ... views.html


    [Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
    ... ntenna.jpg





    Yazıda adı geçen kaynakça:


    Cocconi, G., Morrisin, P. (1959). Nature 183, 844.


    Drake, F.D. (1961). Phys. Today 14, 40.


    Oliver, B.M. (1990). J. Brit. * * *. Soc. 43, 259.


    Tarter, J.C. (1985). SETI observations worldwide. In the Search for
    Extraterrestrial Life: Recent Developments,


    Proc. IAU Symp. Vol. 112, ed. Papagiannis, M.D., p. 271. Reidel,
    Dordrecht.





    ALINTI : Hasan H. Esenoğlu

    Astronom Dr., İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Astronomi ve Uzay
    Bilimleri Bölümü

    (Popüler Bilim Dergisi Ocak 2006 sayı 143’de yayımlandı)

      Forum Saati Ptsi Eyl. 16, 2024 9:36 pm