Kapı
İlk Atlantisliler Mısır’a ulaştıkları zaman yerli halkın ruhsal özelliklerini kavrayamadılar. Onlar, Mısırlılar’ın teknolojik açıdan gelişmedikleri için cahil ve aşağı tabakadan olduklarını düşünüyorlardı. Bu, birçok yönden daha gelişmiş bir uygarlığa sahip olan Avrupalılar’ın 16. yüzyılda Orta ve Güney Amerika’da yaşayanlar hakkında da düşündüklerine benziyordu.
Buna rağmen, Mısır tapınakları onlar için ilgi çekiciydi ve Atlantisli aileler sürekli hareket halinde olan Atlas kıyılarından kaçıyorlardı. Yeni ülkelerinde var olan topluluklara katıldılar, okullarda ve hastanelerde çalıştılar. Ve politik gücü ele geçirmek için mücadele ettiler. Hatta Mısır’da bulunan Atlantisliler, onlardan önce burada yaşamış olanlara ait kanıt bulabilmek için arkeolojik kazılara katılmışlardır. Kendilerini şanssız insanlara adayarak, başkalarının hayat şartlarını düzeltmek isteyen kişilere merkez niteliği taşıyan “Fedakarlık” ve “Güzellik” tapınaklarını inşa etmişlerdir. 18. Bölüm’de de anlatılacak olan Atlantisliler’in kaynaklarının muhafaza edilmesi birçok yeni gelen kişinin tüm zamanını alan bir görevdi.
Cayce, aynı zamanda Lemuryalılar’ın da Mısır’a taşındıklarından söz etmiştir. Yaptığı yoğun çalışmalar sonunda Churchward, gerçek Mısırlılar’ın Nil’din yukarısında bulunan verimli deltalarda bir koloni kuran Lemuryalılar ve Nagalar olduğuna, ilk Atlantisliler’in ise Nil Vadisi’nin aşağısında yaşadıklarına inanmaktadır. (Naga kelimesi, Ankor Wat’da “Büyük Yedi Başlı Yılan” şeklindeki oyukların Naga olarak adlandırıldığı Kamboç dilinden gelmektedir. Churchward, dünyanın “Büyük Yartıcısı”nı simgeleyen bu şeklin binlerce yıl öncesine insanlar Asya kıtasına taşınırken Lemurya ülkesinden ortaya çıktığına inanmaktadır. Nagalar, anavatanlarına yerleşmiş olup daha sonra Yukarı Nil’e taşınan Lemuryalılar’ı temsil etmektedir.) Bazı mücadeleler sonunda iki kültür birleşmiştir ve ülke ruhsal, bilimsel ve kültürel bir merkez haline gelmiştir.
Buna rağmen, Mısır tapınakları onlar için ilgi çekiciydi ve Atlantisli aileler sürekli hareket halinde olan Atlas kıyılarından kaçıyorlardı. Yeni ülkelerinde var olan topluluklara katıldılar, okullarda ve hastanelerde çalıştılar. Ve politik gücü ele geçirmek için mücadele ettiler. Hatta Mısır’da bulunan Atlantisliler, onlardan önce burada yaşamış olanlara ait kanıt bulabilmek için arkeolojik kazılara katılmışlardır. Kendilerini şanssız insanlara adayarak, başkalarının hayat şartlarını düzeltmek isteyen kişilere merkez niteliği taşıyan “Fedakarlık” ve “Güzellik” tapınaklarını inşa etmişlerdir. 18. Bölüm’de de anlatılacak olan Atlantisliler’in kaynaklarının muhafaza edilmesi birçok yeni gelen kişinin tüm zamanını alan bir görevdi.
Cayce, aynı zamanda Lemuryalılar’ın da Mısır’a taşındıklarından söz etmiştir. Yaptığı yoğun çalışmalar sonunda Churchward, gerçek Mısırlılar’ın Nil’din yukarısında bulunan verimli deltalarda bir koloni kuran Lemuryalılar ve Nagalar olduğuna, ilk Atlantisliler’in ise Nil Vadisi’nin aşağısında yaşadıklarına inanmaktadır. (Naga kelimesi, Ankor Wat’da “Büyük Yedi Başlı Yılan” şeklindeki oyukların Naga olarak adlandırıldığı Kamboç dilinden gelmektedir. Churchward, dünyanın “Büyük Yartıcısı”nı simgeleyen bu şeklin binlerce yıl öncesine insanlar Asya kıtasına taşınırken Lemurya ülkesinden ortaya çıktığına inanmaktadır. Nagalar, anavatanlarına yerleşmiş olup daha sonra Yukarı Nil’e taşınan Lemuryalılar’ı temsil etmektedir.) Bazı mücadeleler sonunda iki kültür birleşmiştir ve ülke ruhsal, bilimsel ve kültürel bir merkez haline gelmiştir.
