Takıntı (Obsesyon), ruhçulukta (spiritüalizm) ve ruhbilimde (psikoloji)
farklı olarak tanımlanır ve farklı kavramları ifade etmek üzere
kullanılır. Psikiyatri sözlüklerinde kısaca “yanlış olduğunu bildiğimiz
halde kafamızdan atamadığımız, mantık ve muhakeme ile
uzaklaştırılamayan, arzu edilmeyen saplantı halindeki fikirler” olarak
tanımlanır. Ruhçulukta ise, “bir bedensiz ruhun bir bedenliyi (insanı)
hükmedecek derecede etkisi altına alması” olarak tanımlanır. Tanımlardan
da anlaşılabileceği gibi, birinde obsede edici etken bir fikir olarak
kabul edilir, diğerinde ise bu etken bir fikir değil, bu tür fikirleri
obsedeye (obsesyon olayına maruz kalana) aşılayan canlı bir varlıktır.
Obsesyon (obsession) sözcüğü Latince’de “rahatsız etme” anlamında
kullanılan “ obsideratum” ya da “obsidere” sözcüğünden türetilmiştir.
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Ruhçulukta
obsesyonun oluşmasını hazırlayan ve ilerleten başlıca koşullar
A-
Psişik hallerle ilgili olanlar:
1- Hipnoz
2- İbadet veya
meditasyon, konsantrasyon, izolman gibi birtakım mistik deneyimler
sırasında kişinin kendisini çevreden yalıtması.
3- Üzüntü, sevinç
gibi heyecan hallerinde aşırılık ve bu heyecanlara kapılarak kendini
kaybetmek
4- Dalgınlık ve aşırı yorgunluk.
5- Hastalık komaları
B-
Karakter özellikleriyle ilgili olanlar:
1- Bilgisizlik
a-
Obsesyon hakkında bilimsel yazıları okumamaktan kaynaklanan bilgisizlik.
b-
Ruhsal irtibat seansında bedensiz varlıkça verilen bilgilerin
kontrolüne ve eleştirilmesine olanak veren bilgilerden yoksun olma.
c-
Obsedör tarafından kullanılabilecek manevi (din,tasavvuf vs.)
konulardaki bilgisizlik
2- Kişinin akıl ve muhakeme yeteneklerini
gerektiği gibi kullanamaması
3- Temiz, saf kimselerin obsedör
tarafından kullanılabilecek din, kutsallık duyguları, mistik eğilimleri
ve karşısındakini yüceltme eğilimi.
4- İnangaçlık. Muhakeme etmeden
akla her gelene veya her söylenilene inanmak.
5- Bağnaz (dogmatik) ve
sabit fikirli olmak.
6- Cesaretsizlik. Obsedöre karşı gelecek
cesareti gösterememe, her şeyine boyun eğme.
C- Ruhsal
irtibat seansıyla ilgili olanlar:
1- Medyumun bilgi, görgü ve
deneyim eksikliği.
2- Operatörün bilgi, görgü ve deneyim eksikliği.
Kimilerine
göre, obsesyon olayının oluşması için bir bedensiz varlığın olması şart
değildir. Yani insanlar arasında da oluşabilir. Obsedör varlıklar
bedenlendiklerinde de saf, temiz insanları kandırarak çevrelerine bir
sürü mürit toplarlar. Bu duruma örnek gösterilebilecek sayısız tarikat
ve benzeri oluşumlar mevcuttur.
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Psikoloji'de
Takıntı
Takıntı (obsesyon) ya da saplantı psikiyatri
sözlüklerinde “yanlış olduğunu bildiğimiz halde kafamızdan atamadığımız,
mantık ve muhakeme ile uzaklaştırılamayan, arzu edilmeyen saplantı
halindeki fikirler” ya da “bilince takılarak korku ve bunalım yaratan,
kişinin istemli çabalarına karşın kurtulamadığı ısrarla tekrar eden
düşünce, hayal ya da tepiler olarak” tanımlanır.
Mikrop kapma
düşüncesi, aykırı cinsel düşünceler ve küfürlü dinsel düşünceler
takıntılara örnek olarak gösterilebilir.
Bu düşünceleri
etkisizleştirmek için yapılan hareketlere ise kompülsiyon adı verilir.
Mikrop kapma takıntısını gidermek üzere aşırı temizlik, küfürlü dinsel
düşüncelere karşı dualar etme, birtakım kelimeleri sessizce tekrar edip
durma veya içinden sayı sayma kompülsiyonlara örnek olarak
gösterilebilir. Takıntılar kişinin anksiyetesini (kaygı) arttırırlar;
kişi de anksiyetesinden kurtulmak için kompülsiyonlara yönelir.
Obsedör
obsesyon olayında obsede denilen kişiyi etki altına almış olan bedensiz
varlığa klasik spiritüalizmde verilen addır. Fakat günümüzde
obsedörlere özgü yöntemlerle çevresine saf, iyiniyetli insanları
toplayan kimseler için de kullanılmaktadır.
Obsedörlerin Taktikleri
Obsedörler
avlarını ele geçirmek için her yola başvururlar ve çeşitli taktikler
kullanırlar. Bu taktiklerden bazıları şöyle açıklanır:
Kendilerini
iyi, güzel, erdemli, bilgin gibi göstermeye çalışırlar.
Avlarının
huylarına göre ifadeler kullanarak telkinlerde bulunurlar.
Laf
kalabalığı yaparak ve her bilim dalından yalan yanlış söz ederek
kendilerini bilgili, deneyimli, uzman olarak kabul ettirmeye çalışırlar.
Yüksek sırlardan söz ediyormuş gibi poz yaparak birçok mucizevi
olay (levitasyon, fantom, doğrudan ses vb. gibi metapsişik fenomenler)
meydana getireceğini vaat ederler.
Bilinmeyen veya gelecekteki bazı
olayları bildirerek avlarının güvenini kazanmaya çalışırlar.
Sorularla
sıkıştırıldıklarında daha sonra yanıtlayacaklarını ya da yanıtların
bilinmesinin soran için hayırlı olmayacağını söyler veya bu tür kaçamak
yollara başvururlar.
Karşılarındakileri bilgisizlikle
nitelendirerek, her söylediğini rahatlıkla empoze etmeye çalışırlar.
Din,
tasavvuf, mistisizm ve kutsallıkla ilgili konulara yapışarak,
kendilerine çeşitli payeler biçerler (örneğin geçmiş reenkarnasyonunda
ünlü veya önemli biri olduğunu bildirme).
Obsedörlerin Karakterleri
Obsedörlerin
genel nitelikleri ise şunlardır:
Bağnazlık: Görüşlerini
değiştirmekten nefret ederler, görüşlerini, inanç sistemlerini sarsacak
herhangi bir düşünceye dayanamazlar, böyle düşüncelerden son derece
ürkerler. Bu kararlı halleri de kimi deneyimsiz insanlar üzerinde daha
etkili olmalarına neden olur.
Sevkedicilik: Herkesi kendi yollarına
sürükleme ve kendilerini diğerlerine bir lider gibi gösterme hırsları
vardır. Bu amaç uğrunda, öğüt, rica, maddi veya manevi çıkar vaatlerinde
bulunur, çevrelerindekilere manevi payeler dağıtırlar, ısrar ederler ve
gerekirse tehdit gibi her yola başvururlar.
Hükmedicilik: Hükmetme,
yönetme, emretme ve kendini üstün gösterme özellikleri vardır.
Kurbanı
bilgi kaynaklarından uzaklaştırıcılık: Kurbanlarını, uyanmalarını
sağlayabilecek her türlü bilgi, fikir ve yayınlardan uzak tutmaya çaba
gösterirler. Bunun için bu tür bilgi, fikir ve yayınların değersiz,
hatta onlara zararlı olduklarını telkin ederler. Böylece, çevrelerinden
yalıttıkları, kendi alemine çekilen obsede ya da obsedeler üzerindeki
hakimiyetleri artar. Çünkü obsede, artık yalnızca obsedöründen
aldıklarını doğru ve mutlak hakikat olarak kabul etmeye başlayacaktır.
Eleştiriden
kaçmak: Eleştiriye hiç dayanamazlar. Çünkü kurdukları sistemi
sarsabilecek bir öğedir. Eleştiri kavramını kurbanları olan obsedelerde
de yok etmek isterler ve bunun için insanın akıl, muhakeme, düşünme,
yaratıcı imajinasyon yeteneklerini köreltmeye, yok etmeye büyük çaba
gösterirler. Kimi obsedörler bu amaçla müritlerine “ben sizleri
hakikatlere akıl yolu ile değil, kalp yolu ile ulaştıracağım, akıl yolu
şeytani, kalp yolu rahmanidir” türünden fikirler telkin ederler.
Bilgilerinin
sınırlı ve belirli oluşu: Obsedörlerin bilgilerinin çok eksik ve
sınırlı olmalarına karşılık, bu küçük bilgilerine sıkı sıkıya bağlı
olmaları, yapışmaları deneyimsiz kişilerin gözünde o bilgilerin
abartılmasını sağlar. Eleştiri de sözkonusu olmayınca obsedörün her
saçmalaması eleştirilmemesi gereken büyük hakikatler ve hikmetler olarak
kabul edilir. Oysa hakikati gören deneyimli bir kimse o varlığın tüm
sözlerini bir araya toplasa, orada herkesin bulup söyleyebileceği basit
bir iki fikrin veya dünyada belirli formüllere saplanıp kalmış bazı
tarikat talimatının yüzlerce kez tekrarından başka bir değer
bulamayacaktır.
Araştırmacı sorulardan kaçıcılık: Kişi obsedörün
söylediklerinden biraz daha fazla hakikati öğrenmek ister ve
söylediklerini biraz kurcalamaya kalkıştığı takdirde, söylediklerinin
altında çelişkilerin, garip fikirlerin, anlamsız, hatta tehlikeli
telkinlerin bulunduğunu görebilecektir. Obsedör varlıklar böyle
sorularla, yani kurcalayıcı, çelişkileri ortaya koyucu sorularla
karşılaştıklarında şaşırır, kızar, hatta tehditlerde bulunabilirler.
Sonunda müritlerine bu tür sorular sormayı, daha ilerisini araştırmayı
men edebilirler.
farklı olarak tanımlanır ve farklı kavramları ifade etmek üzere
kullanılır. Psikiyatri sözlüklerinde kısaca “yanlış olduğunu bildiğimiz
halde kafamızdan atamadığımız, mantık ve muhakeme ile
uzaklaştırılamayan, arzu edilmeyen saplantı halindeki fikirler” olarak
tanımlanır. Ruhçulukta ise, “bir bedensiz ruhun bir bedenliyi (insanı)
hükmedecek derecede etkisi altına alması” olarak tanımlanır. Tanımlardan
da anlaşılabileceği gibi, birinde obsede edici etken bir fikir olarak
kabul edilir, diğerinde ise bu etken bir fikir değil, bu tür fikirleri
obsedeye (obsesyon olayına maruz kalana) aşılayan canlı bir varlıktır.
Obsesyon (obsession) sözcüğü Latince’de “rahatsız etme” anlamında
kullanılan “ obsideratum” ya da “obsidere” sözcüğünden türetilmiştir.
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Ruhçulukta
obsesyonun oluşmasını hazırlayan ve ilerleten başlıca koşullar
A-
Psişik hallerle ilgili olanlar:
1- Hipnoz
2- İbadet veya
meditasyon, konsantrasyon, izolman gibi birtakım mistik deneyimler
sırasında kişinin kendisini çevreden yalıtması.
3- Üzüntü, sevinç
gibi heyecan hallerinde aşırılık ve bu heyecanlara kapılarak kendini
kaybetmek
4- Dalgınlık ve aşırı yorgunluk.
5- Hastalık komaları
B-
Karakter özellikleriyle ilgili olanlar:
1- Bilgisizlik
a-
Obsesyon hakkında bilimsel yazıları okumamaktan kaynaklanan bilgisizlik.
b-
Ruhsal irtibat seansında bedensiz varlıkça verilen bilgilerin
kontrolüne ve eleştirilmesine olanak veren bilgilerden yoksun olma.
c-
Obsedör tarafından kullanılabilecek manevi (din,tasavvuf vs.)
konulardaki bilgisizlik
2- Kişinin akıl ve muhakeme yeteneklerini
gerektiği gibi kullanamaması
3- Temiz, saf kimselerin obsedör
tarafından kullanılabilecek din, kutsallık duyguları, mistik eğilimleri
ve karşısındakini yüceltme eğilimi.
4- İnangaçlık. Muhakeme etmeden
akla her gelene veya her söylenilene inanmak.
5- Bağnaz (dogmatik) ve
sabit fikirli olmak.
6- Cesaretsizlik. Obsedöre karşı gelecek
cesareti gösterememe, her şeyine boyun eğme.
C- Ruhsal
irtibat seansıyla ilgili olanlar:
1- Medyumun bilgi, görgü ve
deneyim eksikliği.
2- Operatörün bilgi, görgü ve deneyim eksikliği.
Kimilerine
göre, obsesyon olayının oluşması için bir bedensiz varlığın olması şart
değildir. Yani insanlar arasında da oluşabilir. Obsedör varlıklar
bedenlendiklerinde de saf, temiz insanları kandırarak çevrelerine bir
sürü mürit toplarlar. Bu duruma örnek gösterilebilecek sayısız tarikat
ve benzeri oluşumlar mevcuttur.
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Psikoloji'de
Takıntı
Takıntı (obsesyon) ya da saplantı psikiyatri
sözlüklerinde “yanlış olduğunu bildiğimiz halde kafamızdan atamadığımız,
mantık ve muhakeme ile uzaklaştırılamayan, arzu edilmeyen saplantı
halindeki fikirler” ya da “bilince takılarak korku ve bunalım yaratan,
kişinin istemli çabalarına karşın kurtulamadığı ısrarla tekrar eden
düşünce, hayal ya da tepiler olarak” tanımlanır.
Mikrop kapma
düşüncesi, aykırı cinsel düşünceler ve küfürlü dinsel düşünceler
takıntılara örnek olarak gösterilebilir.
Bu düşünceleri
etkisizleştirmek için yapılan hareketlere ise kompülsiyon adı verilir.
Mikrop kapma takıntısını gidermek üzere aşırı temizlik, küfürlü dinsel
düşüncelere karşı dualar etme, birtakım kelimeleri sessizce tekrar edip
durma veya içinden sayı sayma kompülsiyonlara örnek olarak
gösterilebilir. Takıntılar kişinin anksiyetesini (kaygı) arttırırlar;
kişi de anksiyetesinden kurtulmak için kompülsiyonlara yönelir.
Obsedörler
Obsedör
obsesyon olayında obsede denilen kişiyi etki altına almış olan bedensiz
varlığa klasik spiritüalizmde verilen addır. Fakat günümüzde
obsedörlere özgü yöntemlerle çevresine saf, iyiniyetli insanları
toplayan kimseler için de kullanılmaktadır.
Obsedörlerin Taktikleri
Obsedörler
avlarını ele geçirmek için her yola başvururlar ve çeşitli taktikler
kullanırlar. Bu taktiklerden bazıları şöyle açıklanır:
Kendilerini
iyi, güzel, erdemli, bilgin gibi göstermeye çalışırlar.
Avlarının
huylarına göre ifadeler kullanarak telkinlerde bulunurlar.
Laf
kalabalığı yaparak ve her bilim dalından yalan yanlış söz ederek
kendilerini bilgili, deneyimli, uzman olarak kabul ettirmeye çalışırlar.
Yüksek sırlardan söz ediyormuş gibi poz yaparak birçok mucizevi
olay (levitasyon, fantom, doğrudan ses vb. gibi metapsişik fenomenler)
meydana getireceğini vaat ederler.
Bilinmeyen veya gelecekteki bazı
olayları bildirerek avlarının güvenini kazanmaya çalışırlar.
Sorularla
sıkıştırıldıklarında daha sonra yanıtlayacaklarını ya da yanıtların
bilinmesinin soran için hayırlı olmayacağını söyler veya bu tür kaçamak
yollara başvururlar.
Karşılarındakileri bilgisizlikle
nitelendirerek, her söylediğini rahatlıkla empoze etmeye çalışırlar.
Din,
tasavvuf, mistisizm ve kutsallıkla ilgili konulara yapışarak,
kendilerine çeşitli payeler biçerler (örneğin geçmiş reenkarnasyonunda
ünlü veya önemli biri olduğunu bildirme).
Obsedörlerin Karakterleri
Obsedörlerin
genel nitelikleri ise şunlardır:
Bağnazlık: Görüşlerini
değiştirmekten nefret ederler, görüşlerini, inanç sistemlerini sarsacak
herhangi bir düşünceye dayanamazlar, böyle düşüncelerden son derece
ürkerler. Bu kararlı halleri de kimi deneyimsiz insanlar üzerinde daha
etkili olmalarına neden olur.
Sevkedicilik: Herkesi kendi yollarına
sürükleme ve kendilerini diğerlerine bir lider gibi gösterme hırsları
vardır. Bu amaç uğrunda, öğüt, rica, maddi veya manevi çıkar vaatlerinde
bulunur, çevrelerindekilere manevi payeler dağıtırlar, ısrar ederler ve
gerekirse tehdit gibi her yola başvururlar.
Hükmedicilik: Hükmetme,
yönetme, emretme ve kendini üstün gösterme özellikleri vardır.
Kurbanı
bilgi kaynaklarından uzaklaştırıcılık: Kurbanlarını, uyanmalarını
sağlayabilecek her türlü bilgi, fikir ve yayınlardan uzak tutmaya çaba
gösterirler. Bunun için bu tür bilgi, fikir ve yayınların değersiz,
hatta onlara zararlı olduklarını telkin ederler. Böylece, çevrelerinden
yalıttıkları, kendi alemine çekilen obsede ya da obsedeler üzerindeki
hakimiyetleri artar. Çünkü obsede, artık yalnızca obsedöründen
aldıklarını doğru ve mutlak hakikat olarak kabul etmeye başlayacaktır.
Eleştiriden
kaçmak: Eleştiriye hiç dayanamazlar. Çünkü kurdukları sistemi
sarsabilecek bir öğedir. Eleştiri kavramını kurbanları olan obsedelerde
de yok etmek isterler ve bunun için insanın akıl, muhakeme, düşünme,
yaratıcı imajinasyon yeteneklerini köreltmeye, yok etmeye büyük çaba
gösterirler. Kimi obsedörler bu amaçla müritlerine “ben sizleri
hakikatlere akıl yolu ile değil, kalp yolu ile ulaştıracağım, akıl yolu
şeytani, kalp yolu rahmanidir” türünden fikirler telkin ederler.
Bilgilerinin
sınırlı ve belirli oluşu: Obsedörlerin bilgilerinin çok eksik ve
sınırlı olmalarına karşılık, bu küçük bilgilerine sıkı sıkıya bağlı
olmaları, yapışmaları deneyimsiz kişilerin gözünde o bilgilerin
abartılmasını sağlar. Eleştiri de sözkonusu olmayınca obsedörün her
saçmalaması eleştirilmemesi gereken büyük hakikatler ve hikmetler olarak
kabul edilir. Oysa hakikati gören deneyimli bir kimse o varlığın tüm
sözlerini bir araya toplasa, orada herkesin bulup söyleyebileceği basit
bir iki fikrin veya dünyada belirli formüllere saplanıp kalmış bazı
tarikat talimatının yüzlerce kez tekrarından başka bir değer
bulamayacaktır.
Araştırmacı sorulardan kaçıcılık: Kişi obsedörün
söylediklerinden biraz daha fazla hakikati öğrenmek ister ve
söylediklerini biraz kurcalamaya kalkıştığı takdirde, söylediklerinin
altında çelişkilerin, garip fikirlerin, anlamsız, hatta tehlikeli
telkinlerin bulunduğunu görebilecektir. Obsedör varlıklar böyle
sorularla, yani kurcalayıcı, çelişkileri ortaya koyucu sorularla
karşılaştıklarında şaşırır, kızar, hatta tehditlerde bulunabilirler.
Sonunda müritlerine bu tür sorular sormayı, daha ilerisini araştırmayı
men edebilirler.