Gizlix Forum - Bilinmeyenlerin Forumu

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Gizlix Forum - Bilinmeyenlerin Forumu

Bilinmeyenlerin keşfedildiği forum


    Spiritüalizm, Materyalizasyon, Demateryalizasyon

    avatar
    webbilgisi


    Mesaj Sayısı : 100
    Rep : 1
    Kayıt tarihi : 28/03/10

    Spiritüalizm, Materyalizasyon, Demateryalizasyon Empty Spiritüalizm, Materyalizasyon, Demateryalizasyon

    Mesaj  webbilgisi Paz Mart 28, 2010 11:00 am

    Spiritüalizm terimi Latince “ruh” anlamına gelen “spiritus” sözcüğünün
    sıfatı “spiritualis” sözcüğünden türetilmiş olup ruhçuluk anlamında
    kullanılmaktadır. Günümüzde dinsel, mistik ve felsefi alanlarda pek çok
    akım, ekol ve gruplar kendilerine spiritüalist adını vermekteyse de
    aralarında ilke, görüş ve kavram bakımından önemli farklar
    bulunmaktadır. Aralarındaki temel ortak nokta, ruh denilen manevi bir
    unsurun varlığını kabul etmeleridir. Fakat bunlardan bir kısmı, ruhun
    orijinal ve kendine özgü olduğunu kabul etmez, bir kısmı ruhun sürekli
    gelişim içinde olduğuna karşıdır, bir kısmı ise ruhun sürekli olarak
    tekrar bedenlendiğini kabul eder. Bu yüzden kimi ansiklopedilerde
    spiritüalizm denen ruhçuluk iki kısımda ele alınır:

    1-Felsefi
    spiritüalizm. Antikçağdan beri pek çok filozof ruh denilen bir cevherin
    varlığını savunmakla birlikte, bunlardan bazıları ruhların kendilerine
    özgü orijinal cevherler olduklarını kabul etmemişlerdir.

    2-Deneysel
    spiritüalizm. Platon ve Pisagor gibi filozofların döneminden 19.yy.’a
    dek sistemsiz bir şekilde dalgalanan, reenkarnasyonu kabul eden
    ruhçuluğun, Fransa’da Allan Kardec tarafından kurulan ilk sistemli
    biçimidir. Fransa gibi kimi Avrupa ülkelerinde Spiritizm adıyla da
    bilinir. Latin Amerika ülkelerinde ise kurucusuna ithafen, Kardesizm
    adını almıştır.

    Konu hakkında yeterince bilgili olmayanlar
    spiritüalist sözcüğünün kullanıldığı her akım, ekol ve grubun
    reenkarnasyonu kabul ettiğini sanmaktadırlar. Oysa bu, ruhun varlığını
    kabul edenlerce kullanılan çok genel bir terimdir. Örneğin A.B.D.’nde
    adında spiritüalist sözcüğü bulunan, sayıları yüzü aşkın Hıristiyan
    kurum, kuruluş, örgüt ve tarikat bulunmakta olup, reenkarnasyon ilkesini
    kabul etmezler.

    Kimileri ise ruhçuluğu maddeciliğin karşıtı
    olarak ele alır. Bu, felsefi alanda bazı spiritüalist akımlar için
    geçerli olmakla birlikte, tüm spiritüalist görüşler için geçerli
    değildir. Örneğin neo-spiritüalizm, ruh ve maddenin ayrılığını değil,
    birliğini savunur ve materyalist görüşten tümüyle kopuk ruhçuluğu
    eleştirir.

    [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]


    Akışkan (Spiritüalizm,Metapsişik)


    Akışkan
    (fluid, fluide) Metapsişik terminolojide katı, sıvı ve gaz hallerindeki
    maddelere oranla yoğunlukları daha az, vibrasyonel hız düzeyleri daha
    yüksek, akıcı bir özelliğe sahip oldukları kabul edilen maddelere
    verilen addır.

    Bu maddelerin içeriği, esîr gibi, laboratuvar
    koşullarında henüz tam anlamıyla anlaşılamamış durumdadır. Isı, ışık,
    manyetizm ve elektrik olaylarını bazı fizikçiler etkileyen ve etkilenen
    maddeler arasında aracılık yaptıkları varsayılan, sıkıştırılamaz ve
    tartılamaz oldukları ileri sürülen, akışkan adı verilen bu etkenlerle
    açıklamaya çalışmışlardır.


    Okültizm’de
    Akışkan>>>>Akışkanlar konusundaki ilk fikirler
    okültistlerden gelmiştir. Okültizme göre aslında evrende boşluk diye bir
    şey yoktur ve akışkanlar vasıtasıyla insan gök cisimlerinden gelen
    birtakım etkiler altında bulunmaktadır. Akışkanlar kendilerine uygun
    yüksek titreşimlerden etkilenme özelliğine sahiptirler. İnsanın
    kimilerince astral beden,kimilerince duble adı verilen manyetik
    bedeninin akışkanlardan oluştuğu kabul edilir.


    Akışkan
    Türleri >>>>>İnsanla ilgili olan akışkanlar, gördükleri
    fonksiyona bağlı olarak, “ısı akışkanı”, “manyetik akışkan”, “sinirsel
    akışkan” ve “yaşamsal akışkan” gibi farklı adlar almışlardır. Ruhçuluğa
    göre, bu akışkanlar, ruhun etkisi altında birbirlerine dönüşebilirler.
    Ruhçular, yaşamsal akışkanın ya doğrudan ya da sinirsel akışkan üzerine
    etkide bulunarak perispri ile fiziksel beden arasındaki ilişkileri
    sağladığı görüşündedirler. Akışkanın eski Türkçe’deki karşılığı
    seyyaledir.


    Materyalizasyon
    (Apor)


    Materyalizasyon sözcük anlamıyla maddeleşme
    anlamına gelmekte olup, spiritüalizm’de “bedenli veya bedensiz bir
    varlığın bedenli bir varlığa ait beden maddelerinin bir kısmını
    demateryalize etmesinden sonra, istediği bir biçime sokarak başka bir
    yerde ortaya çıkarması” olarak tanımlanır. Demateryalizasyon fenomeninin
    karşıtı olarak kabul edilir.

    Bilinen fizik yasalarıyla
    açıklanamayan demateryalizasyon ve materyalizasyon fenomenlerini
    neo-spiritüalist görüş, kısaca, maddi partiküller arasındaki çekim-itim
    dengesine yapılan ruhsal müdahaleyle, maddenin genleştirilmesi ve eski
    haline döndürülmesi olarak açıklar. İnsan gözü, bir maddeyi ancak
    belirli bir hacimde belirli bir miktarda atom ve partiküle sahipse
    görür.

    Maddileşerek beş duyu ile algılanabilir hale gelen (ortaya
    çıkan, beliren) şeyin herhangi bir eşya olması durumunda fenomen apor (
    apport) adını alır. Apor fenomenlerine fiziksel medyumların yanı sıra
    mistiklerin, yogilerin ve şamanların çevresinde de rastlandığı ileri
    sürülür.

    Maddeleşme, kendiliğinden ve çok kısa zamanda organik
    bir cismin kısmen ya da tamamen şekillenmesidir, maddelikten çıkma ise
    bunun tersidir. Birinci derecedeki maddeleşme, belirli bir organik cismi
    hatırlatır biçimde az çok seçilen bir ışık gibi tezahür eder. İkinci
    derecedeki maddeleşmede şekil tam olarak ortaya çıkar ama kalıcılığı
    azdır, çok hızlı olmak koşuluyla araştırma yapma imkanı sağlar. Örneğin,
    siyah perdeli medyum odacığından bir el çıkar, celsedekilerin birine
    dokunur ve çabucak geri çekilir. Karanlıkta fantoma benzer bir tezahür
    görünür ve hemen kaybolur. Temaslar, teması sağlayan şekil görünürde
    yokken celsedekilerce hissedilir. El, kol, omuz veya ensede bir temas
    duyulur, dokunuyor ya da okşuyor gibidir.Yüksek dereceden maddeleşme
    ise, bir uzuv veya bedenin tam olarak ortaya çıkmasını sağlar. Herhangi
    biri bu maddeleşmiş varlıkta bir yakınını ya da bir dostunu tanıyabilir.
    Bu bir fantom değildir artık, eti, kemiği, davranışları olan, kalbi
    çarpan, ciğerleri solunum yapan, konuşup hareket eden fiziksel bir
    varlıktan hiç de farklı olmayan tam teşekküllü canlı bir varlıktır.
    Değişik giysilere bürünebilir, varlığı kısa sürebilir. (10-15 saniye ile
    5-10 dakika ) Geldiği gibi gider.

    Bedenden ayrılıp öbür aleme
    geçmiş bir ruhu normal halde göremeyiz. Görünebilmesi için kendine dünya
    maddelerinden bir beden oluşturması gerekir. Beden oluşturmaya yarayan
    bu madde fizik medyumdan çıkan ve ektoplazma denen akışkan bir maddedir.
    Ektoplazma, medyumun beden maddelerinin daha ince ve akışkan hale
    gelmiş şeklidir. Yapılan çeşitli deneylerde bu akışkan maddenin medyumun
    bedeninin her tarafından çıkabildiği görülmüştür, fakat genellikle
    ağız, burun, kulak gibi doğal deliklerden çıkar. Elbise bu maddenin
    bedenden çıkmasına engel olmamaktadır. Ektoplazma çıkışından sonra
    medyumun ağırlığı çıkan madde kadar azalmakta, deney bittikten sonra
    ağırlığı eski haline dönmektedir. Bir deneyde medyumun ağzından çıkan
    ektoplazmadan 1 cm. kadar bir parça kesilerek tartılmış ve ağırlığının
    0,101 gr.geldiği görülmüştür. Sarımtırak beyaz renkte, kokusuz ve parlak
    bir akışkan olan ektoplazmanın laboratuvarda yapılan inceleme sonunda
    yağla kaplı albümine benzer bir madde olduğu görülmüştür. İçinde bolca
    akyuvar bulunmakta, adeta bir lenf sıvısını andırmaktadır.

    Brezilyalı
    spiritist H.G.Andrade’nin “Psi maddesi” hipotezine göre, insan iki
    bedenden oluşmaktadır. Fizik beden ve psi beden. Psi beden de iki
    kısımdan oluşur, astral beden ve vital beden. Astral beden zihnin
    kayıtlarını, vital bedense ait olunan insani ırkın organik gelişiminin
    kayıtlarını barındırır. Bu iki kısım manyetik çekimle bir arada tutulur.
    Buna ‘biyomanyetik alan’ ya da kısaca BMF denir. Psi bedenini meydana
    getiren psi maddesinin temel birimi psi atomudur. Psi atomunun elektronu
    da “biyon” olmaktadır.

    Ünlü İngiliz Fizik Profesörü Sir William
    Crook’un, İngiliz Kraliyet Akademisine mensup arkadaşlarının katılımı
    ve Matmazel Florance Cook’un medyumluğuyla yaptığı celseler çok ünlüdür.
    Bu celselerde Katie King isimli bir kadın materyalize olmuş ve yapılan
    yüzlerce deneyde her tür kontrole izin verilmiştir. Yapılan ölçümlerde
    Katie King’in nabzının dakikada 15 attığı saptanmıştır, normal insanda
    nabız atışı dakikada 65-70’dir. Katie King hızla materyalize olmakta ve
    yine hızla demateryalize hale gelmektedir. Konuşması ve bilgi durumunun
    medyumdan üstün olduğu görülmüştür. Resimleri çekilmiş ve hakkında
    birçok rapor yayımlanmıştır.

    Dr. Gibier adlı bir bilim adamının
    yayımladığı notlar, materyalizasyonun nasıl başladığını göstermesi
    bakımından ilginçtir. Doktor olayı şöyle anlatıyor: “Parke üzerinde
    beyaz bir nokta görünüyor. 2-3 saniye içinde bir yumurta kadar büyüyor,
    sonra yuvarlanır gibi hareket ediyor. Bu cisim bir süre sonra 10 cm.
    genişliğinde ve 1 metre boyunda bir sütun halini alıyor. Daha sonra T
    şeklini alıyor, T’nin kolları hareket ederek bir çeşit tüle benzer madde
    yayıyor. Bütün şekil yavaş yavaş genişliyor. Önce belli belirsiz, sonra
    gayet belirgin görünen tülle örtünmüş beyaz bir kadın ortaya çıkıyor.
    Tülün altından iki beyaz kol uzanıyor, daha sonra tül kendiliğinden
    kayboluyor ve gayet güzel, sevimli ve ince yapılı bir genç kız yüzü
    beliriyor. Orantılı ve zarif bir vücudu var, yaklaşık olarak 1.60
    boyunda. Gayet hafif bir sesle ismini söylüyor. Lucie. Siyah saçları ve
    giydiği elbisenin hatları açıkça görünüyor.”

    18 ocak 1964’de
    Brezilya’da eşine ender rastlanan bir deney yapılmıştır. Deney, Uberada
    kentinde yapılmış ve aralarında Sao Paulo Devlet Hastanesi Operatörü Dr.
    Oswaldo de Castro’nun da bulunduğu 19 doktor tarafından izlenmiştir.
    Psişik olayları kesinlikle reddeden Dr. Oswaldo, deneyden sonra bu
    olayların tamamen gerçek olduğunu özellikle ifade etmiştir. Seanstan
    önce medyumların üzerleri aranmış, oturdukları iskemlelere sıkıca
    bağlanarak bulundukları bölüm demir kafesle çevrilip kapısı
    kilitlenmiştir. Medyum Ottilia Diego hemen transa geçerek ağzından ve
    kulaklarından ektoplazma çıkarmaya başlar. Bunu ruhsal varlık Maria
    Jozefa’nın materyalize oluşu izler. 17 yıl önce ölmüş olan hemşire
    Jozefa materyalize olduktan sonra sık demirli kafesten geçerek deneyin
    yapıldığı salona doğru yürür ve uzatılan kitabı tutar. Daha sonra deneyi
    yapan bilim adamlarıyla konuşur ve çiçek dağıtır, hatta oda bu
    çiçeklerin kokusuyla dolar. Hemşire Jozefa’nın boynunda zincire asılı
    bir haç da kendisiyle birlikte materyalize olur. Ruhsal varlık bir ara
    örtündüğü ektoplazmik tülü açarak yüzünü de gösterir. Celseler sırasında
    çekilen 400 fotoğraftan bir kısmı televizyonda gösterilmiş ve büyük
    ilgi toplamıştır.


    [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]


    Demateryalizasyon

    Sözcük
    anlamıyla maddilikten çıkma, madde niteliklerinin yitirilmesi anlamına
    gelmekte olup, Spiritüalizm’de “ruhun etkisiyle fiziksel bir oluşumun
    beş duyu ile algılanamaz duruma dönüşmesi” olarak tanımlanır.

    Terim
    spiritüalistlerce genellikle şu iki fenomeni belirtmek üzere
    kullanılır:

    Medyumdan çıkan ektoplazmanın duyularla algılanabilir
    duruma gelmesinden (materyalizasyonundan) sonra, tekrar algılanamaz
    duruma gelmesi.
    Kimi fiziksel medyumluk deneylerinde rastlanan,
    medyumun vücudunun tümünün veya bir bölümünün geçici olarak maddi
    özelliklerini kaybetmesi, ortadan kaybolması.
    Ortadan kaybolan şeyin
    herhangi bir eşya olması durumunda fenomen aspor ( asport) adını alır.
    Kaybolan eşyaların kimi zaman başka yerlerde ortaya çıktıkları ileri
    sürülür.


    Işınlanma
    (Teleportasyon)


    Olaylar
    ve Gözlemler


    Astral projeksiyonda beden terk edilerek
    birkaç saniye içinde uzak yerlere yolculuk yapılır. Işınlamada ise fizik
    beden terk edilmez, kişi bedeniyle birlikte uzaktaki bir yere
    aktarılır, aktarma anında bir anlık şuur kaybı yaşanır.

    Bermuda
    Şeytan Üçgeninde 1800 yılından bu yana irili ufaklı 110 deniz taşıtından
    20’si terk edilmiş halde bulundu, 90’ı ise hiçbir iz bırakmadan
    kayboldu. Toplam 140 olayda 2014 kişi arkalarında hiçbir belirti
    bırakmadan yok oldu. Bermuda Üçgenindeki en büyük üç kaybolma olayı
    şöyledir: 1814’de 140 kişiyle Karaibler’de kaybolan Wasp (ABD) adlı
    gemi. 1880’de 290 kişiyle kaybolan Atlanta (İngiltere) okul gemisi.
    1918’de 309 kişiyle kaybolan Cyclops (ABD) adlı kömür gemisi.

    1943
    yılında Amerika’nın Philadelphia askeri limanında genç bir bilim adamı
    olan Dr. Morris K. Jessup bilimsel bir deney yaptı. Konu, Einstein’ın
    Birleşik Alanlar Kuramına dayanarak oluşturulacak elektromanyetik alanda
    eşyanın uzay içinde yer değiştirmesiydi. Deneyin amacı, bir nesneyi
    demateryalize edip istenilen bir başka yerde ortaya çıkarmaktı, yani
    ışınlama olayını gerçekleştirmekti.
    Deney açık denizde ve Amerikan
    sahil koruma gemisi D-173 üzerinde uygulandı. Deney başlar başlamaz önce
    sisli yeşil bir ışık çevreyi sardı, gemi bu yeşil sise büründü ve yavaş
    yavaş içindekilerle birlikte gözden kaybolmaya başladı. Hemen ardından
    640 km. ötedeki Norfolk Limanında (Virginia), askeri gözlemcilerin
    gözleri önünde aniden ortaya çıktı ve tekrar kayboldu.
    Geminin
    görünme ve kaybolma süreleri, deneye son verme yöntemi bilinmediğinden
    biraz uzadı ve sonunda deney güçlükle durduruldu. Gemide bulunan askeri
    personelin büyük çoğunluğu kayboldu, bir kısmı da sonradan öldü. Kalan
    tayfaların psişik yeteneklerinin güçlendiği, çoğunun deneyde
    kazandıkları görünmeme yeteneğini korudukları gözlemlendi. Tayfaların
    çoğu ara sıra kaybolup sonra yeniden görünmeye başladılar. Evlerinde
    otururken, sokakta yürürken, lokantalarda ve değişik yerlerde
    çevredekilerin şaşkın bakışları arasında kayboluyor, sonra aniden ortaya
    çıkıyorlardı.

    Işınlanma olayları bazen kalabalık askeri
    birlikleri de kapsamaktadır. 1593’de, Filipinlerdeki sarayın önünde
    nöbet tutan bir asker Meksika’daki bir sarayın önüne ışınlandı. 1800’de
    İspanya’ya yürüyen Fransız birliği, Pireneler’de hiçbir iz bırakmadan
    ortadan kayboldu. 1915 yılında bir İngiliz alayı bulutun içine girerek
    tanıkların gözleri önünde kayboldu. 1939’da 2988 kişilik bir askeri
    birlik sırra kadem bastı. 1940’da bir binada çalışma yapan Nazi
    subayları bir sürü nöbetçinin bulunduğu binanın içinde aniden yok
    oldular. 1963’de Japonya’da bir buluta giren araba içindekilerle
    birlikte ortadan kayboldu. 1977’de ise Şilili bir asker ufoya
    ışınlanmış, sonra tekrar ortaya çıkmıştı.

    Hintli Bilge Ramana
    Maharshi, Dr. Paul Brunton ve birkaç müridiyle oturmaktadır. Bir ara
    Maharshi’nin gözleri kapanır ve transa girer. Sonra müritlerden biri
    yukarı doğru uzar gibi olur ve ortadan kaybolur, diğerleri de onu
    izlerler. Sonunda Maharshi ve Brunton kalırlar. Her ikisi de kayıplara
    karışmak üzereyken Brunton çırpınmaya, derin derin nefes almaya başlar
    ve eski haline döner, diğerleri kaybolmuş ama Brunton direnmiştir!

    Hintli
    Bilge Sri Yukteswar Kalküta’daydı. Serampore’de bulunan müridi
    Paramahansa Yogananda’ya göründü, parlak bir ışığın içinde aniden
    materyalize olmuştu. Yogananda üstadının ayakkabı ve elbisesine dokundu,
    hepsi gerçekti, hatta üstat elini müridinin başının üstüne koyarak dua
    bile etmişti. Daha sonra Yukteswar tıpkı dürülen bir tomar gibi önce
    ayakları, sonra gövdesi, en sonunda başı olmak üzere yok oluverdi!
    Demateryalizasyon esnasında tuhaf bir gümbürtü duyulmuştu, bu
    demateryalize olan bedensel atomların sesiydi! Yogananda son ana kadar
    üstadın saçına dokunan elinin temasını hissetmişti.

    Şüpheci
    arkadaşlarını ikna etmek isteyen Hintli bilge Lahiri Mahasaya,
    meditasyon yaparak ölmüş olan üstadı Mahavatar Babaji’yi çağırdı. Parlak
    bir ışığın içinde aniden Babaji belirdi, şüpheciler yerlere kapandılar.
    Babaji onlara bedenine dokunabileceklerini söyledi, hatta birlikte
    helva bile yediler. Sonra ani bir parlama oldu ve Babaji kayboldu.
    Üstadın bedenini bir arada tutan eterik atomlar, Babaji’nin irade gücünü
    gevşetmesiyle birlikte ayrışmışlardı.

    Ram Gopal üstadının
    dediği yere gittiğinde devasa bir taş yerden havalandı ve yer altı
    mağarasından Babaji’nin kız kardeşi Mataji yükseldi. Ram’a biraz sonra
    orada bir buluşmanın gerçekleşeceğini söyledi. Sonra Ganj üzerinde
    bulutumsu bir ışık belirdi, Mataji’nin yanına kadar gelerek bedenlendi.
    Bu üstat Lahiri Mahasaya idi. Daha sonra bir alev topu yaklaştı, o da
    bedenlendi. Gelen, ölümsüz üstat Mahavatar Babaji’ydi. Diğerleri
    saygıyla önünde diz çöktüler, biraz konuştuktan sonra her biri geldiği
    gibi yok olup gitti.

    Howard Menger, atölyesinde tabela boyarken
    dikkati 30 km ötedeki uzaylılarla buluştuğu yere kaydı ve birden kendini
    orada buldu. Atölyesinde yarım kalan işi hatırladığında, bu sefer
    atölyeye ışınlandı. Bunlar olurken aradan 15 dakika kadar bir süre
    geçmiş ve çalıştığı boya fırçası kurumuştu. Howard Menger bu olaydan
    sonra uzaylı dostlarının söylediklerini hatırladı. Onlar, insanoğlunun
    ışık enerjisini imajlara dönüştürmeyi (televizyon) başardığı halde, bu
    bilgiyi kendi bedenleri üzerinde neden uygulayamadıklarını merak
    ediyorlardı.

      Forum Saati Perş. Eyl. 19, 2024 7:00 pm