İ.Ö. 79’da Vezüv yanardağından dumanlar
yükselmeye başladı. Bir patlama olacağını analayan halk limana doğru
kaçmaya çabaladı. Gemilere binebilenler bir daha dönmemek üzere kentten
uzaklaşmaya başladılar. Sarsıntılar başlayınca yirmi dakikadar süren
büyük bir şaşkınlık yaşandı. Halk paniğe kapıldı ve bir hareketle 600
metre uzakta olan Sarno nehrinin ağzındaki limana doğru atıldılar. Belki
burada daha öncekiler gibi denize açılmak mümkün olabilecekti. Ne yazık
ki bu düşünceye sahip olanların yollarını bir deniz kabarması kesti.
Dev dalglar bindikleri gemileri birer çöp gibi yukarıya kaldırıyor ve
şehrin surlarının içindeki kızgın lav denizinin içine doğru
fırlatıyordu. Zaten bu arada gökten iri kum taneleri büyüklüğünde çok
kızgın küçük taşlar yağmaya başlamıştı. Hemen ardından da gaz yüklü
kocaman siyah taşlar düşmeye koyuldu. Bu sonuncular yere değer değmez
patlıyor ve ilk kayıpların verilmesine sebeb oluyordu. Gökyüzü kararmış
olduğundan şehirde görüş mesafesi sıfıra düşmüştü. Şehrin insanları
rastgele sağa sola koşup duruyorlardı. İçlerinde farkında olmadan
Vezüv’e doğru koşanlar bile vardı. Kurtuluşu evlerinde görenler
volkandan çıkan müthiş sıcaklık yüzünden havadaki oksijenin kısmen gaz
karbonik hale dönüşmesi neticesinde boğuluyorlardı; yahut da evlerinin
volkandan fışkıran taşlarla diğer maddelerin ağırlığına dayanamayıp
çökmesi neticesinde yok oluyorlardı. Yarılmış olan yerden çıkan ağır ve
zehirli gazlar bu yarıklara düşmek yada eğilmek şansızlığına
uğruyanları ebedi uykularına yolluyordu. Sonra ardı ardına Pompei’nin
üzerine kızgın küller yağmaya başladı. Ve ilk ölenlerin üstünü yorgan
gibi örttü
yükselmeye başladı. Bir patlama olacağını analayan halk limana doğru
kaçmaya çabaladı. Gemilere binebilenler bir daha dönmemek üzere kentten
uzaklaşmaya başladılar. Sarsıntılar başlayınca yirmi dakikadar süren
büyük bir şaşkınlık yaşandı. Halk paniğe kapıldı ve bir hareketle 600
metre uzakta olan Sarno nehrinin ağzındaki limana doğru atıldılar. Belki
burada daha öncekiler gibi denize açılmak mümkün olabilecekti. Ne yazık
ki bu düşünceye sahip olanların yollarını bir deniz kabarması kesti.
Dev dalglar bindikleri gemileri birer çöp gibi yukarıya kaldırıyor ve
şehrin surlarının içindeki kızgın lav denizinin içine doğru
fırlatıyordu. Zaten bu arada gökten iri kum taneleri büyüklüğünde çok
kızgın küçük taşlar yağmaya başlamıştı. Hemen ardından da gaz yüklü
kocaman siyah taşlar düşmeye koyuldu. Bu sonuncular yere değer değmez
patlıyor ve ilk kayıpların verilmesine sebeb oluyordu. Gökyüzü kararmış
olduğundan şehirde görüş mesafesi sıfıra düşmüştü. Şehrin insanları
rastgele sağa sola koşup duruyorlardı. İçlerinde farkında olmadan
Vezüv’e doğru koşanlar bile vardı. Kurtuluşu evlerinde görenler
volkandan çıkan müthiş sıcaklık yüzünden havadaki oksijenin kısmen gaz
karbonik hale dönüşmesi neticesinde boğuluyorlardı; yahut da evlerinin
volkandan fışkıran taşlarla diğer maddelerin ağırlığına dayanamayıp
çökmesi neticesinde yok oluyorlardı. Yarılmış olan yerden çıkan ağır ve
zehirli gazlar bu yarıklara düşmek yada eğilmek şansızlığına
uğruyanları ebedi uykularına yolluyordu. Sonra ardı ardına Pompei’nin
üzerine kızgın küller yağmaya başladı. Ve ilk ölenlerin üstünü yorgan
gibi örttü