Gizlix Forum - Bilinmeyenlerin Forumu

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Gizlix Forum - Bilinmeyenlerin Forumu

Bilinmeyenlerin keşfedildiği forum


    Tarihi Eserler 2

    avatar
    webbilgisi


    Mesaj Sayısı : 100
    Rep : 1
    Kayıt tarihi : 28/03/10

    Tarihi Eserler 2 Empty Tarihi Eserler 2

    Mesaj  webbilgisi Paz Mart 28, 2010 11:14 am

    Keops Piramidi


    Keops Piramidi ya da diğer adıyla Büyük Piramit, Giza Platosu'ndaki
    diğer sekiz piramidin arasında yaklaşık 30'uncu enlemde Nil Nehri'nin
    deltası üzerinde bulunmaktadır. Mısırlılar'ın mimari başarısında yüksek
    bir noktayı göstermektedir. Ancak nasıl inşa edildiği ya da hangi
    firavunun inşa ettirdiği hakkında fazla bilgi yoktur.


    Antik Mısırlılar, kendi zamanlarındaki uygarlıklar içinde en geniş
    kayıtları tutuyorlardı. Ancak Giza'daki piramitler tuhaf sessizliklerini
    korumaktadırlar. Ne koridorlarını dolduran hiyeroglifler, ne de
    herhangi bir kayıt, nasıl inşa edildiğine dair bilgi vermektedir.
    Elimizdeki en eski bilgi, Yunanlı tarihçi Herodotus tarafından
    verilmiştir. Bu metin, Büyük Piramit tamamlandıktan yaklaşık 2000 yıl
    sonra M.Ö. Dördüncü yüzyılda yazılmıştır. Söylediğine göre Firavun Keops
    için inşa edilen bu piramit, 100,000 insanın yirmi yıllık emeği
    sonucunda ortaya konmuştur. Herodotus'un kaynakları, bilgilerini uzun
    zamanlar boyunca kuşaktan kuşağa aktarmış olan Mısırlı rahiplerdi.


    Keops, M.Ö. 2613'de başlayıp M.Ö. 2465 yılında son bulan 4.
    Hanedan'ın krallarından biriydi. Büyük Piramit'in yapımının yaklaşık
    M.Ö. 2494 yıllarında tamamlandığı sanılmaktadır. Robert Bauval ve Adrian
    Gilbert, The Orion Mysteıy (Orion Gizemi) adlı kitaplarında bunu M.Ö.
    2450 olarak vermektedirler. Kral'ın Mezar Odası'nın kuzey ekseni,
    Draconis yıldızına bakmaktadır. Bauval'a göre, bu piramidin yapım
    tarihini göstermektedir.


    Keops'a ait fazla bilgi yoktur. Bu krala ait sadece 7.6 cm. boyunda
    fıldişinden yapılmış bir heykel bulunmuştur. Herodotus, onun insanlarını
    anıtı tamamlamak için inanılmaz baskılarla çalışmaya zorlayan bir tiran
    olduğundan bahseder. Kendi kızı bile yapının tamamlanması için para
    kazanmak üzere --- Ben niye bu kadar salağım. Hop hop altın top hop hop
    altın toptur BENiM ADIM. --- olarak çalışarak kendini feda etmek zorunda
    kalmıştır. Ama bütün bunlar saf bir tarihçiyi kandırmak için düzenbaz
    bir rahip tarafından uydurulmuş masallar da olabilir.


    Yapım Tarihi: M.Ö. 2589-2566

    Taş Bloklar Toplamı: 2,300,000 adet civarı

    Taban: 13 akre, 6,105,000 m2, veya 7 şehir bloğu. Herbir bölümün
    boyu orijinal olarak 230 metredir, ancak bugün dıştaki taş kaplamaların
    yok olması nedeniyle 227 metreye düşmüştür.

    Toplam Ağırlık: 6.5 milyon ton

    Herbir Taş Bloğun Ortalama Ağırlığı: 2.5 ton, Kral Odası'nın
    tavanının yapımında kullanılan büyük blokların ağırlığı 9 ton
    civarındadır.

    Yükseklik: Orjinal olarak 146.5 m yüksekliğinde, ancak bugün 137 m.

    Eğimi: 51 derece 50'35"

    Yapı Malzemesi: Kireçtaşı, granit



    KEOPS KRAL ODASI


    Uzunluk: 5.8 metre

    Genişlik: 5.2 metre

    Yükseklik: 10.8 metre


    Bu bölüm, Kral Keops'un mezarının bulunduğu odadır. Bu dini bölümde
    bulunan her şey Kral'ın isteğiyle büyük bloklar halinde kırmızı
    granitten yapılmıştır. Keops'un mezarı ve sahip olduğu kişisel eşyalar,
    arkeologlar buraya ulaşmadan çok önce yağmalanmıştır.


    Kral Odasındaki bazı devasa taş blokların ağırlığı 9 tona
    ulaşmaktadır. Piramitin zirvesinden 95 m aşağıdaki bu oda, bazı uzak
    yerlerden gelen ziyaretçilerin mola verip yanında meditasyon
    yapabileceği dikkate değer bir alandır.


    Keops Büyük Galeri (Üst)

    Uzunluk: 49 metre

    Genişlik: 3 metre

    Yükseklik: 11 metre


    Yükselen Koridor'un kişiyi hapseden dar sınırları boyunca
    tırmandıktan sonra, bu koridorla aynı eğime sahip, Büyük Galeri'nin Kral
    Odası'na götüren yolu boyunca geniş alanlarında ayakta durulabilir.
    Koridor, mükemmel bir dikdörtgen biçiminde değildir, pürtüklü üçgen
    şeklindeki tavan çatıyı sınırlar. Galerinin üst bölümünden itibaren, şu
    anda ziyaretçilere kapalı olan Kraliçe Odası başlar.



    KEOPS BİTMEMİŞ ODA


    Uzunluğu, genişliği ve yüksekliği değişkendir. Keops Piramiti'nin
    altında yer alan bu çıkmaz oda, yayla yüzeyinin 30 metre altındadır ve
    ziyarete kapalıdır. İçerdeki oksijenin yetersiz olduğu bu yerin üstünde;
    6,5 milyon ton ağırlığında 2,3 milyon adet taş blok bulunmaktadır.


    Kral Keops'un orijinal mezarı olarak düşünülen bölümün yapımı için,
    işçiler bu bölümden kireçtaşlarını kesip alarak taşımışlardır. Mısır
    bilimciler, odanın tamamlanmamış olduğuna inanmaktadırlar; çünkü Kral
    Keops birdenbire mezarının piramitin üst bölümlerinde olmasına karar
    vermiş ve işçilere buranın yapımını durdurmalarını emretmiştir. Kefren
    Piramiti de benzer bir şekilde bitmemiş bir yeraltı mezar odasına
    sahiptir.



    BÜYÜK PİRAMİT'İN ÖLÇÜLERİ


    Büyük Piramit, kenarları pusulanın dört temel yönüne uzanan
    neredeyse tam bir karedir; kuzey, güney, doğu ve batı. Azami sapma 0.058
    derece veya 3.5 dakikadır. En doğru araştırmalardan biri, 1925'de J.H.
    Cole tarafından yapılmıştır. Bize aşağıdaki plan ölçülerini sunmaktadır:


    Güney kenarı = 230.454 metre (6 milimetrelik sapma olabilir)

    Kuzey kenarı = 230.251 metre (10 milimetrelik sapma olabilir)

    Batı kenarı = 230.357 metre Doğu kenarı = 230.391 metre


    Dört kenarın uzunluğunu topladığımızda, 921.453 metrelik uzunluğu
    bulmaktayız. Ekvator'daki her bir derecelik enlem, 110,573 metredir ve
    bu da her bir dakikalık kavisin 1842.88 metre olduğu anlamına gelir. Bu
    Büyük Piramit'in çevresinin neredeyse tam olarak iki katıdır (921.453 x 2
    = 1842.906 metre). O halde, dört kenarın toplamı bir ekvator enleminin
    yarısı demektir. Hata payı sadece onüç milimetredir. Böylesine bir
    doğrulukla, bir bağlantı olduğu kabul edilebilir.


    Piramit tamamlandığında yüksekliği 146.59 metreyi bulmaktaydı. Üst
    kısımları şu anda kayıp olduğundan şu anda 9.5 metre kadar kısalmıştır.
    Ama ilk inşa edildiğinde, Büyük Piramit'in yükseklik oranı 7:11'di. Bu
    oranın bazı önemli geometrik özellikleri vardır. Hem pi (Fi) hem de
    Yunan harflerinden biri olan Phi (Ø) işaretinin, yani altın anlamın
    formülüdür.



    PHİ VE Pİ


    Altın anlam orantısı, Yunan mimarisinde yaygın biçimde kullanılan
    geometrik bir yapıdır. Ayrıca bir İtalyan matematikçisi olan
    Fibonacci'nin adını almış olan bir sayı dizisinin doğal oranıdır. Bu
    seri, bir önceki sayının toplamını vererek şöyle devam eder: l, 1,2, 3,
    5, 8, 13, 23, 34, 55, 89, 144... (Örneğin; 1+1 = 2; 2+1 = 3; 3+2 = 5
    vs.). Doğal dünyada, bu seri diğer şeyler arasında ayçiçeğinin spiral
    çekirdek kalıbında görülebilir. Sayıldığında, Fibonacci serisindeki
    sayıları vererek devam edecektir.


    Altın anlam veya phi (Ø), Fibonacci serisindeki bir sayının
    kendisinden önceki sayıya bölünmesinden elde edilir. Seride giderek
    yükseldiğinizde, bu phiye giderek artan bir doğruluk verecektir.
    Örneğin; 144/89 = 1.6179775... Bu da pi sayısı gibi görünür bir tekrarı
    olmadan sonsuzluğa uzanan ondalık rakamlar çıkaracaktır. Ancak, phi
    genellikle 1.618 olarak kabul edilir. Bu oranı geometrik olarak
    uygulamanın en temel yolu, ikiye bir dörtgen olarak kullanmaktır.


    Pi sayısı, bir dairenin farklı özelliklerini hesaplamak için
    kullanılır. Antik Mısır'da bu rakam 7/22 olarak ifade edilirdi.
    Günümüzde dört haneli ondalık sayı kullanıldığında 3.1416 olarak kabul
    edilmektedir.


    Büyük Piramit, hem phi hem de pi sayısını barındırmaktadır. İlk
    olarak, piramitin dört kenarının uzunluğunun toplamı, yarıçapı
    yüksekliğine eşit olan bir dairenin çevresine denk gelmektedir. Bu,
    taban kenarın 7:11 oranıyla gösterilebilir. Bir dairenin çevresini
    hesaplama formülü 2Πr dir. Burada yarıçap (r) 7 birimdir ve Π'yi 7/22
    olarak alıyoruz.


    2 x (22/7) x 7 = 44 birim.

    Her bir kenar 11 birimse, dört kenarın toplamı şöyle olacaktır:

    11 -f- 11 -f- 11 + 11 = 11 x4

    Yani yine 44 birim.


    Altın anlam oranı, phi, piramitin taban uzunluğuyla eğik kenarı
    arasındaki orantıda bulunabilir. Pisagor teoremine göre, hipotenüsün
    (burada eğik kenar) karesi, dik kenarların toplamına eşittir; diğer bir
    deyişle, yükseklik ve tabanın yarısına. Hipotenüsün ya da eğimin
    uzunluğu Buradaki formülün kare işaretiyle yazılması gerekiyor. 5.5 ve
    8.9022 sayılarını 10 ile çarparsak, 55 ve 89.022 sayılarını buluruz.
    Ondalık kısımlarını da atarsak, Fibonacci serisindeki iki ardışık sayıyı
    elde ederiz: 55 ve 89. Bu durumda da taban uzunluğunun yarısı ve eğim,
    altın anlam oranına uygundur.


    Elbette ki bu bağlantılar antik Mısırlılar'ın gözünden tamamen
    kaçmış olabilir. Büyük Piramit'in 7:11 oranı tamamen farklı nedenlerden
    dolayı seçilmiş olabilir. Ama piramidin tasarımındaki düzenlilik ve
    kesinlik, mimarların inşa ettikleri şeylerde bu oranlara önem
    verdiklerini göstermektedir.



    İÇ ODALAR


    Büyük Piramit'i eşsiz kılan şey, piramidin kendi gövdesi içinde
    yeralan iç odalardır. Diğer piramitlerin çoğunda prensip olarak önce
    daireler yeraltına ya da zemin seviyesine yapılmış ve piramitler
    bunların üzerine inşa edilmiştir. Sadece Dahshur'daki Kuzey Piramidi'nde
    zemin seviyesinin üzerinde daireler bulunmaktadır. Ama bunda da,
    piramidin gövdesi içinde yer alan, zemin seviyesindeki diğer
    dairelerinden birinden küçük bir koridorla ulaşılan küçük bir odacıktır.


    Büyük Piramit'in bir yeraltı dairesi bulunmasına karşın, ana odaları
    ve galerileri piramidin kendi gövdesi içindedir. Bu odaların konumu ve
    diğer mimari özellikleri, havalandırma kanalları olduğu düşünülen
    koridorlar gibi, Büyük Piramit'in firavunun mezarı olmaktan öte bir
    fonksiyonu olduğu söylentilerinin çıkmasına neden olmuştur. Marlborough
    Downs'da yaptığım araştırmalara göre, bu özelliklerin bu şekilde
    konumlandırılmasının aynı zamanda geometrik nedenleri de vardır.


    ----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------


    Menkar Piramidi


    Üç önemli piramidin en küçüğü, diğer ikisinin güneybatısında
    kalmaktadır ve Kefren piramidinin tam olarak dörtte biri kadardır.
    Orijinalinde 66.4 metreye çıkmaktadır ve temelde kenar uzunluğu ortalama
    108.66 metre iken eğim açısı 50.71 derecedir. Burada da yine bir temel
    oranla, 11:18 ile karşılaşmaktayız.


    İki komşusunun yanında çok daha az etkileyici olmasına karşın,
    Menkar Piramidi'nin bir dizi eşsiz özelliği bulunmaktadır. Üst kısımları
    Tura kireçtaşıyla kaplıyken, alttaki 16 sırası 800 kilometre
    güneyindeki Asvan'dan gelen kırmızı granitle kaplıdır. Bu sıraların
    kaplanmamış olması, bir şüphe de olsa, piramidin inşaatının yarım kalmış
    olduğunu göstermektedir.


    Kefren Piramidi'nde olduğu gibi ana oda yapının altında kalmaktadır.
    Ama oda granitle kaplı duvarlarıyla, zeminiyle ve tavanıyla Büyük
    Piramit'in tasarım özelliklerini taşımaktadır. Graham Hancock,
    Fingerprints of the Gods (Tanrıların Parmak İzleri) adlı kitabında
    Menkar Piramidi ile ilgili bazı gizemli noktaları ortaya koymaktadır.


    3.657 metreye (12 fit) 2.438 metre (8 fit) ölçülerindeki odasının
    tavanı, mükemmel bir biçimde fıçı kemer şekline getirilmiş ve her biri
    tonlarca ağırlığındaki 18 adet dev granit bloğundan oluşmaktadır. Bu
    bloklar, üçgen bir tavan yaratmak için ustalıkla yerleştirilmiştir.
    Ancak, burası yeraltında olduğu ve zemin de sert kayalardan oluştuğu
    için, bu blokların küçük dairenin içinin daralmasına neden olmuştur. Bu
    oda, bir seferde sadece birkaç kişiyi alabilecek büyüklüktedir. Bu dev
    blokları o küçücük yerden nasıl geçirmeyi ve kaldırmayı başardıkları
    ise, başlı başına bir gizemdir.


    Bu ve diğer kanıtlar. Mısır bilimcilerinin antik Mısırlılar'ın böyle
    taş kütlelerini taşımak ve kaldırmak için zamanımıza gelememiş olan
    bazı mekanik yöntemleri olduğuna inandırmıştır.



    SAYI SEMBOLİZMİ


    Menkar Piramidi'ndeki durumda, iç dairenin tavanını biçimlendirmek
    için 18 adet taş bloğunun yerleştirilmiş olması, 11:18 oranının
    piramidin içinde de bilinçli olarak kullanılmış olduğunu
    düşündürmektedir.


    Bu iç daireye iki ayrı odacıktan uzanan bir aşağı eğimli koridordan
    ulaşılmaktadır. Bu odacıklardan ilkinin duvarlarında her birinde 11 adet
    olmak üzere toplam 22 adet dikdörtgen niş bulunmaktadır. Bu, piramidin
    oranıyla ilgili diğer sayıyı vermektedir.


    11 sayısının önemi, 18. Hanedanlık'dan Kraliçe Hatshepsut için
    yapılmış olan ölü tapınağında da görülmektedir; ki, bu yapı,
    piramitlerden bin yıl sonra M.Ö. 1450 yıllarında inşa edilmiştir. Nil
    Nehri'nin batı kısıyında, Luksor'un karşısında kalan Deir El Bahari'deki
    bu tapınak, üst seviyesine çıkan eğimli bir köprüyle birlikte üç şerit
    biçiminde yükselmektedir. Her şeritte, köprünün iki yanında her biri 11
    adet olmak ü/ere 22, uç şeritte toplam olarak 66 adet kolon
    bulunmaktadır. Peki ama, 11 sayısında bu kadar özel olan nedir?


    Antik Mısır'dan Pisagor aracılığıyla günümüze uzanan bilgilere göre,
    7 sayısı ruhsallığı ve mistisizmi sembolize ederken, 11 de daha derin
    gizemleri yansıtmaktadır.


    Büyük Piramit'in içinde, Kral'ın Mezar Odası'na ünlü Büyük Galeri
    yoluyla ulaşılmaktadır. Burada da binanın içinde açık bir sayısal
    tasarım göze çarpmaktadır. Büyük Galeri'nin duvarlarında tavandan yere
    kadar 7 basamak görülmektedir. Özel bir anlam taşımıyorsa, böyle bir
    tasarım özelliği neden izlenmiş olabilir? Yine Büyük Piramit'in oranı,
    7:11'dir.


    Kefren'in ölü tapınağının zemininin altında keşfedilen başka bir şey
    de, firavunun güç ve görkemini gösteren ünlü heykelidir. Bu tapınağın
    içinde, yine her iki yanda 11 adet olmak üzere toplam 22 adet heykel
    bulunmaktadır. 11 sayısının -ve diğerlerinin- sürekli olarak
    tekrarlanması, sayıların antik Mısırlılar'da önemli bir yeri olduğunu
    açıkça göstermektedir.


    Piramitler hakkında önde gelen otoritelerden Dr. I. E. S. Edwards,
    The Pyramids of Egypt (Mısır Piramitleri) adlı kitabında şöyle
    demektedir:


    “Girişin iki yanında, kralın büstlerinin konabileceği nişler
    bulunmaktadır. Diğer tapınaklarda olduğu gibi beş tane olan bu büstlerin
    özelliği, hepsinde kralın ve çevresinden beş kişinin isimlerini
    barındırmasıdır. Ancak, bu sayı, kralı beş farklı kült sembolüyle
    bağdaştırmak için de kullanılmış olabilir.”


    Bu aktarım, başka bir sayı hakkında olmasına karşın, yine antik
    Mısırlılar'ın sayılara verdiği önemi vurgulamaktadır. Verilen
    örneklerde, heykellerdeki, nişlerdeki, kolonlardaki veya diğer
    şeylerdeki sayılar, herkes için açıktır ve sayılabilir. Ama bir
    piramidin oranları gizlidir ve kolayca ulaşılmaz. Bu piramitler
    yapıldıktan sonra, oranları bilen ve bir yapıyı ölçebilecek beceriye
    sahip kişiler tarafından yeniden keşfedilmesi gereklidir.


    Giza Platosu'ndaki üç ana piramidin oranlarını tekrar vurgulamakta
    yarar vardır. Bunların yapıların ölçülerinde kullanıldığını unutmayın.
    Temelden tepeye uzunluklar ve eğim açıları şu şekilde gösterilebilir:


    Keops Piramidi=7:11 =51 (derece) - 51 (dakika)

    Kefren Piramidi= 4:6 = 53 (derece) - 8 (dakika)

    Menkar Piramidi=11:18 =50 (derece) - 43 (dakika)


    Kefren Piramidi için 2:3 değil, 4:6 oranı gösterildi, çünkü
    öncekinde 3:4:5 üçgen vurgulanmaktadır. 5 sayısı, piramidin eğim
    açısının uzunluğunda gizlidir.


    ----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------


    Maltese Tapınakları


    Malta, Gozo, Comino ile Cominotto ve Filfla adlarında iki küçük
    adayı kapsayan Maltese takımadaları, Sicilya'nın yaklaşık 80 kilometre
    güneyinde yer almaktadır. Küçük olmalarına karşın, Malta ve Gozo
    dünyadaki tarihöncesi çağlara ait en çok tapınağın bulunduğu yerlerden
    biridir. Bunlar aynı zamanda en eskilerindendir.


    Malta'da 43, Gozo'da 9 tapınak bulunmaktadır ve tarihleri genellikle
    M.Ö. 3500-3000 yıllarına dayanmaktadır. Ancak, bazı tapınaklar M.Ö.
    4500 tarihlerini gösterecek kadar eskidir ve mağara mabetleri M.Ö. 5000
    yıllarına işaret etmektedir. Bu tapınaklardan birkaçı, ondokuzuncu
    yüzyıllardaki kazılarda ortaya çıkmış, fakat I909'da Profesör Zammit
    Malta Müzesi'nin yöneticisi olana kadar sistematik bir çalışmaya
    alınmamışlardır.


    Bunların en ünlülerinden biri, Marta'nın güney kıyısında bulunan
    Hagar Qim'dir. Dikkatle bakıldığında, bir kurukafanın yandan görünüşüne
    benzemektedir ve M.Ö. 4. binyılın sonlarına işaret etmektedir. Burada,
    ağırlığı otuz tonu bulan taşlar bulunmaktadır. Burada ve diğer Malta
    tapınaklarında bulunan heykel ve büstler, bir tanrıçaya adanmış
    olduklarını düşündürmüştür. Bu aynı zamanda, Gozo'daki Ggantija gibi
    bazı tapınaklarda bulunan yarım daire veya elips biçimindeki odaların
    birlikte "trefoil" kalıbını oluşturmasıyla mimaride de ifade edilmiştir.


    Uzun geçmişine karşın, M.Ö. 3000 yıllarında tapınak yapımı kesilerek
    bütün nüfus ortadan kaybolmuş ve adalarda yaklaşık 500 yıl boyunca bir
    daha yerleşim izine raslanmamıştır. Marija Gimbutas, The Civilization
    ofthe Goddess (Tanrıça'nın Uygarlığı) adlı kitabında şöyle demektedir:


    “Büyük Tarxien Tapınağı ile birlikte, Malta 'da tapınak yapımı sona
    erdi. Tapınak mühendislerine ne olduğu bilinmemektedir. Ama belki de
    kuraklık ya da tarımsal verimsizlik, hastalık, veba gibi nedenlerle
    adaları terketmiş olabilirler.”


    Arkeolog Joseph Ellul, Malta'nın terkedilmesi konusunda kendi
    fikirlerini sunmaktadır. Malta's Prediluvian Culture (Malta'nın
    Prediluvian Kültürü) adlı kitabında, ünlü tapınak yapılarının yokoluş
    tarihini M.Ö. 5000 olarak göstermektedir. Hagar Qim tapınağını inceleyen
    arkeologlar, dev taş bloklarından bazılarının sanki batıdan doğuya
    kayan muazzam bir gücün etkisi altında kalarak savrulmuş olduklarını
    görmüşlerdir. Ellul şöyle vurgulamaktadır:


    “Hagar Qim halkı, istenmeyen delik ve çatlakları kapamak için kireç
    harcı kullanmışlardı. Şimdi sertleşmiş durumlarına bakıldığında, bir
    süre için tapınağın sular altında kaldığı anlaşılmaktadır. Bu yüzden,
    harç suyla erimiş, çözülmüş, sular çekilince tekrar sertleşmiş
    olmalıdır.”


    Joseph Ellul, Cebelitarık Boğazı'nın Atlantik Okyanusu'ndan ayrı
    olduğuna kesinlikle inanmaktadır. M.Ö. 3000 yıllarının bir yerinde,
    okyanus güçlü bir akıntıyla bu engeli parçalamış ve Akdeniz'e akmıştır.
    Bu sırada Malta'daki tapınakları da içine alacak şekilde bütün adaya bir
    metre kalınlığında kum tabakası bırakmıştır. Aynı kitapta,
    Mezopotamya'daki Xari Süste kasabasından bahsetmektedir. Verilen
    bilgilere göre üç metre kalınlığında bir kum tabakası arasındaki yemek
    için hazır sofralara, uyuma pozisyonundaki iskeletlere bakılırsa, bu
    felaket aniden gerçekleşmiştir.


    Bu yıkım hakkında Sümer mitolojisi ve efsanelerinde de geçen daha
    fazla kanıt, modern Irak'ın An Nasiriya kenti yakınlarındaki Ur
    kazılarını gerçekleştiren Sir leonard Woolley tarafından günışığına
    çıkarılmıştır.


    Diğer kanıtlar da, bu selin Aşağı Mezopotamya'nın tamamını
    kaplayarak bütün canlılarını yokedecek kadar büyük olduğunu
    göstermektedir.


    ----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------


    Bredon Hill ve Çevresi


    İnceleme altındaki bölge, doğu-batı yönünde 17.7 kilometre ve
    kuzey-güney yönünde 14.5 kilometredir. Bu bölge, yarı Cotswold, yarı
    Vale ot'Evesham ve yarı Severn Valley'dir. Kuzey ve batı yönleri,
    İngiltere'nin en muhteşem nehirlerinden biri olan Avon tarafından
    çevrelenir ve Evesham, Pershoe ve Tewkesbury'ye bağlanır. Doğusu ve
    güneyinde ise, Cotswold yer alır. Ortada, uyuyan bir kaplumbağanın sırtı
    gibi Bredon Hill yükselir.


    Yaklaşık 300 metre yüksekliğindeki zirvesi, hemen her açıdan
    muhteşem görüntüler sunar. Bredon Hill ve Cotswold yakınlarından
    sağlanan kireçtaşı, bölgenin büyük bölümünü kaplayan özgün mimari yapısı
    için malzeme sunar. Avon kıyısı boyunca uzanan binalar, geleneksel
    tuğla ve kereste kullanımını yansıtır.


    Burası Marlborough Downs'la karşılaştırıldığında arkeolojik
    kalıntılar açısından önemli bir yer değildir. Neolitik çağlara ait en
    erken görülen tarihler, M.Ö. 2600 civarıdır ama Cotswold yakınlarında
    bulunan long-barrowlar, M.Ö. 3200'lerde bölgede yaşam olduğunu
    göstermektedir. Bredon Hill'de Demir Çağı'na ait bir tepecik bulunmuş ve
    burada yapılan kazılarda elli ceset çıkarılmıştır. Erkek cesetlerin
    pozisyonlarına bakılırsa, köylerini korumaya çalışırken ölmüş
    gibidirler. Güneydeki Woolstone Hill'de de benzerlerine raslanmıştır ama
    birkaç işaret veya dikili taş dışında bunlarda antik esintiler yoktur.


    Onyedinci yüzyılın ortalarında bölgeye Hıristiyanlık hakim olmuştur
    ve kısa süre sonra Worcester yakınlarında bir piskoposluk kurulmuştur.
    Ünlü Evesham Manastırı, 701'de kurulmuştur. Efsaneye göre, Eoves
    adındaki çoban domuzlarını otlatırken içlerinden bir dişi yakındaki
    ormana doğru koşar. Doğum yapacağını düşünerek peşinden gittiğinde,
    ormanda ilahi söyleyen Meryem Ana ve iki melekle karşılaşır.


    Bu deneyimini Worcester Piskoposu Egwin'e anlatır ve o da aynı yere
    gelir. Kendisine orada manastırı inşa etmesi söylenir. Piskopos bunu
    yapar ve iyi yürekli çobanın anısına Eoves adını veıir. Ülkedeki en
    güçlü manastırlardan biri haline gelir ve bütün Avrupa'dan hacılar
    gelmeye başlar.


    1265'de, Parlamento'nıın Babası olarak bilinen Simon de Montfort,
    Eveslıam'da kanlı bir yenilgiye uğramıştır. Tarihçilerin bildirdiğine
    göre "o öldüğünde, gökyüzü karardı ve gökgürültüleri, dev şimşekler
    eşliğinde dünyayı salladı". Kilise, onun cesedine saygı göstererek
    yüksek sunağın altına gömmüştür. Birçok derde şifa olduğu söylenmesi,
    manastırın İngiltere'deki değerini yükseltmiştir. Manastır, VIII.
    Henry'nin manastırları kapatma kararı doğrultusunda yok olmuştur. Bu
    kararın nedeni, Roma'daki Papa'nın yerine kralı güçlendirmektir ve
    bugüne ulaşan tek kalıntı, çan kulesidir.


    Pershore Manastırı, biraz daha iyi bir yazgı izlemiştir. İlk
    Hıristiyan yerleşim merkezlerinin sakinleri, sürekli olarak çapulcu
    Danimarkalılar'ın akını altındaydı ve bu dönemde birçok manastır
    saldırıya uğrayarak yok edilmiştir. Bugüne dek genel olarak pek kilise
    kalmamıştır. Manastır 983 yılında yeniden inşa edilirken, bir şefin
    torunu olan Odda, saygıdeğer Azize Eadburga'nın kemiklerini getirterek
    manastıra gömdürmüştür. Eadburga, Büyük Alfred'in torunuydu.
    Winchester'da bir manastıra kapanmış ve 960'da orada ölmüştür.


    Evesham'da olduğu gibi, onun da mabeti hakkında türlü efsaneler
    türemiştir. Bu yüzden, burası da hacılar için küçük bir merkez haline
    gelmiştir. Ama muhteşem manastırdan günümüze kalan tek şey, korosu,
    kulesi ve kilisenin doğu transeptidir. Manastır, Azize Eadburga ve Azize
    Maryem'e ithaf edilmiştir.


    Tewkesbury Manastır Kilisesi, yerel halk tarafından 453 £ ödenip
    satın alınarak Cromwell'in adamlarından korunmuş ve günümüze kadar
    ayakta kalmıştır. Şu anda İngiltere'deki en büyük mahalle kiliselerinden
    biridir. Dev Norman kolonları, Avrupa'dakilerin en büyükleridir.
    Onyedinci yüzyılda daha sonra orada bir hücre yaptıran Theoc adlı bir
    rahip tarafından yaptırılmıştır. Benedictler burada 715 yılında bir
    manastır inşa etmiş ama daha sonra Danimarkalılar tarafından
    yıkılmıştır. Bugünkü manastır Norman zamanlarından kalmadır ve Evesham
    ve Pershore gibi, Kutsal Bakire Meryem'e ithaf edilmiştir.


    Tarihleri onbirinci ve onikinci yüzyıllara dayanan kiliselerin büyük
    bölümü kadınlara ithaf edilmiştir. Diğer kiliseler ise, Sedgeberrow ve
    Aston Somerville de dahil olmak üzere, Azize Meryem'e ithaf edilmiştir.
    Overbury'deki kilise, Azize Faith'e, Ashtonunder-Hill'deki Azize
    Barbara'ya, Netherton Şapeli ve Azize Catherine Çeşmesi de Azize
    Catherine'e -başka kim olabilir?- ithaf edilmiştir. Erkeklerde ise,
    Cropthorne, Stanton ve Gt. Comberton Aziz Michael'a, Fladbury ve
    Beckford Baptist John'a ithaf edilmiştir. Diğer kiliseler, St. Peter's
    (Dumbleton), St. Nicholas (Teddington), Holy Trinity (Eckington) ve St.
    Giles (Bredon's Norton)'dır.


    İnceleme bölgesinde bulunan bütün kiliseler bunlar değildir.
    Bunların arasındaki en görkemli istisnalar, Little Comberton,
    Bricklehampton, Elmley Şatosu, Hinton on the Green, Bredon, Kemerton ve
    Aldeton'dır.


    ----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------


    Bodmin Moor


    Bodmin Moor, İngiltere toprakları üzerinde ender görülen bir durum
    olarak tarih öncesi çağlardan bu yana nispeten el sürülmemiş halde
    kaldı. Kuzeyinde, yaklaşık 400 metre yüksekliğindeki piramit biçimli
    Rough Tor Tepesi bulunmaktadır. Bu tepe millerce uzaktan bile net bir
    biçimde görülebilir. Hemen yakınında yuvarlak tümsek Brown Willy
    bulunmaktadır.


    414 metre yüksekliğiyle biraz daha yüksek olmasına karşın, komşusu
    kadar dikkate değer bir yer değildir. Bu bölgedeki taşların büyük
    bölümü, araziyi ikiye bölen A30 kamyon yolunun kuzeyinde bulunmaktadır.
    Ama bu yolun güneyinde, Hurlers adlı önemli üçleme daire, buna ek olarak
    daha küçük C'raddock Moor, Goodaver ve Altarnum Dokuz Taşı yer
    almaktadır.


    Hâlâ bölgenin içinde kalmak üzere ama biraz daha uzakta, Duloe adlı
    ilginç taş dairesi vardır. Çapı sadece 10 metredir ama taşları saf beyaz
    kuvarstır ve yükseklikleri 1.49-2.65 metre arasında değişmektedir. Bu
    taşlar Cornish daireleri içinde en yüksek olanlarıdır. Bölgede bu
    dairelerle bağlantılı düşünülebilecek iki tarihi yapı daha vardır.
    Bunlar Castilly ve Castlewich anıtlarıdır. Castilly, güneybatıda A30 ile
    A391'in kesiştiği kavşağın yakınlarındadır. Castlewich ise, Callington
    kasabasının güneybatısında yer alır.


    Uzaktan bakıldığında bu bölge çok sık ağaçlarla kaplıymış gibi
    görünür. Ama birçok yüksek yer gibi, arazi Neolitik çağlarda temizlenmiş
    ve o zamandan bu yana otlak olarak kullanılmıştır.


    Buradaki taş daireleri Wiltshire'dakilerle aynı görkeme sahip
    değildir. Hatta bazıları biri tepelerine çıkana kadar zorlukla
    farkedilebilir. Birçok noktada, yakın zamanda yeniden keşfedilmiş olan
    Louden Hill'da olduğu gibi taşlar ya devrilmiş ya da kaldırılmıştır.
    Ayrıca bölgede bulunan ve taş daireleriyle çağdaş olduğu belli olan çok
    sayıdaki barakalar (antik evlerin ataları olarak), bölgenin çok popüler
    olduğunu da göstermektedir. Çok sayıda taş dikkati çektiği için, kısmen
    gömülmüş olan dairelerin farkedilmesi çok zordur.


    Çoğu dairede, taşların yüksekliği bir metreden fazla değildir ve
    hatta bazılarında daha da alçaktır. Buna karşın, daireler çok etkileyici
    özellikler sergilemektedir. Güneş doğumu noktasını işaret etmeleri,
    birçok farklı araştırmacı tarafından söylenmiş ve desteklenmiştir.
    Hatlar, güneşin Brown Willy üzerinde yükseldiği dönemde ekinoksa işaret
    etmektedir. Bu aynı zamanda Fernacre Dairesi ve Leskernick Kuzey Dairesi
    ile ilgili dünya dışı bağlantı varsayımlarına da uymaktadır.


    Dairelerin çapları Altarnum Dokuz Taş Dairesi'nde 13 metreden Louden
    Hill Dairesi'nde 45 metreye kadar çıkmaktadır. Bu dairelerin
    büyüklükleri, yakınlardaki yerleşim merkezlerinin tahmini nüfusunu
    yansıtmamaktadır. Köyün merkezinde yer alan bir kilisenin aksine, taş
    daireleri yerleşim merkezlerinden uzakta bulunmaktadırlar. Bunun nedeni,
    konumlarının astronomik ve geometrik amaçlar taşıması ya da dini
    törenlerin yerleşim merkezlerinin uzağında yapılması gereği olabilir.


    Christopher Tilley, World Archaeology'de (Dünya Arkeolojisi, sayı 28
    [2] 1996) yayınlanan bir makalesinde bölgedeki yapılarla ilgili şunları
    söylemektedir:


    “Bunların belli şeyler öğrenilecek, hatırlanması, izlenmesi,
    üzerinde düşünülmesi gereken taşlar olduğunu söylemek istiyorum.
    Öğrenmek, hatırlamak, izlemek ve düşünmek, hepsi eğitim ve birikim
    gerektiren süreçlerdir. Ve böyle bir bilgi hem kişi için geliştirici hem
    de dini otoritelerin ayinlerinin etkisini artırıcı etki taşır... Bu
    taşlarda hayati önem taşıyan bir ritüel bilginin varolduğunu ve bu
    bilginin din uzmanları tarafından taşınan yeryüzü bilgisi olduğunu,
    ruhsal güçlerin işe karıştığını söylemek istiyorum.”


    Dairelerin bazıları çapı belirlenmiş ve düzgün bir çevresi bulunan
    "gerçek daire"dir ama diğerleri düzensizdir. Fernacre Dairesi ve Stannon
    Dairesi düzgün dairelerdir ve Thom bunların karmaşık geometriyle
    yaratılmış olabileceklerini söylemiştir. Ama başka bilim adamları göz
    kararı yapıldıklarını savunmuşlardır.



    BODMİN MOOR ŞEKİLLERİ


    Bir sonraki adım, John Barnatt'ın mükemmel çalışması Prehistoric
    Cornvoall (Tarih Öncesi Corawall)'da yer alan ızgara koordinatlarını
    kontrol etmekti. Ana hata, Stannon Taşları'nı da kapsamaktadır. Barnatt
    buranın konumunu SX 1257 8010 olarak vermiştir. Bu hata, Cheryl
    Straffon'ın hazırladığı The Earth Mysteries Guide to Bodmin and North
    Cornwall (Bodmin ve Kuzey Cornwall'daki Yeryüzü Gizemleri İçin Rehber)
    adlı kitapçığında da tekrarlanmaktadır.


    Doğru koordinatlar, SX 1257 8000'dir. Tutarlı olmak çok önemlidir.
    En küçük bir kayma, özellikle yapılar birbirlerine yakın olduklarında
    açısal bağlantılarını saptırır. Bu kitaptaki diğer incelemelerde olduğu
    gibi, bütün hesaplamalar 10 metrelik bir hata payıyla sınırlanmıştır.


    Başlangıçta inceleme için sadece taş dairelerini kullanmayı düşündüm
    ama sonra gözlem için kullanılmış olan Tor'lardan bazılarını da
    eklemeye karar verdim; arazinin hemen sınırındaki Castlewich ve Çastilly
    gibi. Tor'lar hakkında bir destek, Christopher Tilley'in yukarıda
    bahsettiğim makalesinden kaynaklanmaktadır:


    “Leaze dairesi, 30 metreden daha uzak olmayan bir mesafededir ve
    bundan farklı herhangi bir konumda (eğimde bulunduğu için) Rough Tor
    tamamen görünmez kalacaktır. Louden Hill taş dairesi de benzer bir
    durumdadır.”


    Ayrıca Trethwvy Quoit ve bir toprak seti içinde üçgen şeklinde
    dizilmiş 50'den fazla taşın da bulunduğu Arthur's Hall'daki yeryüzü
    şekillerini de ekledim. Bunların tören amaçlı kullanıldıkları
    düşünülmektedir ve bölgede bulunan dairelerle hemen hemen çağdaştır.
    Tablo 4'de, bahsedilen yapılar detaylı olarak verilmektedir.


    Ondokuzuncu yüzyılda, Journal of Royal Anthropological Institute
    (Kraliyet Antropoloji Enstitüsü Günlüğü)'de A. L. Lewis dairelerin
    birbirleriyle bağlantıları ve bölgedeki diğer önemli özellikler hakkında
    bilgi yayınlamıştır. Listelediklerinden üçü, çalışmamızla ilgilidir:


    1- Stripple Taşları - Garrow Tor - Fernacre Diaresi- Rough Tor

    2- Stannon Dairesi - Fernacre Dairesi - Brown Willy

    3- Trippet Taşları - Leaze Dairesi - Rough Tor


    ALINTI : Tarihsayfası

      Forum Saati Perş. Eyl. 19, 2024 6:30 pm