Keops Piramidi
Keops Piramidi ya da diğer adıyla Büyük Piramit, Giza Platosu'ndaki
diğer sekiz piramidin arasında yaklaşık 30'uncu enlemde Nil Nehri'nin
deltası üzerinde bulunmaktadır. Mısırlılar'ın mimari başarısında yüksek
bir noktayı göstermektedir. Ancak nasıl inşa edildiği ya da hangi
firavunun inşa ettirdiği hakkında fazla bilgi yoktur.
Antik Mısırlılar, kendi zamanlarındaki uygarlıklar içinde en geniş
kayıtları tutuyorlardı. Ancak Giza'daki piramitler tuhaf sessizliklerini
korumaktadırlar. Ne koridorlarını dolduran hiyeroglifler, ne de
herhangi bir kayıt, nasıl inşa edildiğine dair bilgi vermektedir.
Elimizdeki en eski bilgi, Yunanlı tarihçi Herodotus tarafından
verilmiştir. Bu metin, Büyük Piramit tamamlandıktan yaklaşık 2000 yıl
sonra M.Ö. Dördüncü yüzyılda yazılmıştır. Söylediğine göre Firavun Keops
için inşa edilen bu piramit, 100,000 insanın yirmi yıllık emeği
sonucunda ortaya konmuştur. Herodotus'un kaynakları, bilgilerini uzun
zamanlar boyunca kuşaktan kuşağa aktarmış olan Mısırlı rahiplerdi.
Keops, M.Ö. 2613'de başlayıp M.Ö. 2465 yılında son bulan 4.
Hanedan'ın krallarından biriydi. Büyük Piramit'in yapımının yaklaşık
M.Ö. 2494 yıllarında tamamlandığı sanılmaktadır. Robert Bauval ve Adrian
Gilbert, The Orion Mysteıy (Orion Gizemi) adlı kitaplarında bunu M.Ö.
2450 olarak vermektedirler. Kral'ın Mezar Odası'nın kuzey ekseni,
Draconis yıldızına bakmaktadır. Bauval'a göre, bu piramidin yapım
tarihini göstermektedir.
Keops'a ait fazla bilgi yoktur. Bu krala ait sadece 7.6 cm. boyunda
fıldişinden yapılmış bir heykel bulunmuştur. Herodotus, onun insanlarını
anıtı tamamlamak için inanılmaz baskılarla çalışmaya zorlayan bir tiran
olduğundan bahseder. Kendi kızı bile yapının tamamlanması için para
kazanmak üzere --- Ben niye bu kadar salağım. Hop hop altın top hop hop
altın toptur BENiM ADIM. --- olarak çalışarak kendini feda etmek zorunda
kalmıştır. Ama bütün bunlar saf bir tarihçiyi kandırmak için düzenbaz
bir rahip tarafından uydurulmuş masallar da olabilir.
Yapım Tarihi: M.Ö. 2589-2566
Taş Bloklar Toplamı: 2,300,000 adet civarı
Taban: 13 akre, 6,105,000 m2, veya 7 şehir bloğu. Herbir bölümün
boyu orijinal olarak 230 metredir, ancak bugün dıştaki taş kaplamaların
yok olması nedeniyle 227 metreye düşmüştür.
Toplam Ağırlık: 6.5 milyon ton
Herbir Taş Bloğun Ortalama Ağırlığı: 2.5 ton, Kral Odası'nın
tavanının yapımında kullanılan büyük blokların ağırlığı 9 ton
civarındadır.
Yükseklik: Orjinal olarak 146.5 m yüksekliğinde, ancak bugün 137 m.
Eğimi: 51 derece 50'35"
Yapı Malzemesi: Kireçtaşı, granit
KEOPS KRAL ODASI
Uzunluk: 5.8 metre
Genişlik: 5.2 metre
Yükseklik: 10.8 metre
Bu bölüm, Kral Keops'un mezarının bulunduğu odadır. Bu dini bölümde
bulunan her şey Kral'ın isteğiyle büyük bloklar halinde kırmızı
granitten yapılmıştır. Keops'un mezarı ve sahip olduğu kişisel eşyalar,
arkeologlar buraya ulaşmadan çok önce yağmalanmıştır.
Kral Odasındaki bazı devasa taş blokların ağırlığı 9 tona
ulaşmaktadır. Piramitin zirvesinden 95 m aşağıdaki bu oda, bazı uzak
yerlerden gelen ziyaretçilerin mola verip yanında meditasyon
yapabileceği dikkate değer bir alandır.
Keops Büyük Galeri (Üst)
Uzunluk: 49 metre
Genişlik: 3 metre
Yükseklik: 11 metre
Yükselen Koridor'un kişiyi hapseden dar sınırları boyunca
tırmandıktan sonra, bu koridorla aynı eğime sahip, Büyük Galeri'nin Kral
Odası'na götüren yolu boyunca geniş alanlarında ayakta durulabilir.
Koridor, mükemmel bir dikdörtgen biçiminde değildir, pürtüklü üçgen
şeklindeki tavan çatıyı sınırlar. Galerinin üst bölümünden itibaren, şu
anda ziyaretçilere kapalı olan Kraliçe Odası başlar.
KEOPS BİTMEMİŞ ODA
Uzunluğu, genişliği ve yüksekliği değişkendir. Keops Piramiti'nin
altında yer alan bu çıkmaz oda, yayla yüzeyinin 30 metre altındadır ve
ziyarete kapalıdır. İçerdeki oksijenin yetersiz olduğu bu yerin üstünde;
6,5 milyon ton ağırlığında 2,3 milyon adet taş blok bulunmaktadır.
Kral Keops'un orijinal mezarı olarak düşünülen bölümün yapımı için,
işçiler bu bölümden kireçtaşlarını kesip alarak taşımışlardır. Mısır
bilimciler, odanın tamamlanmamış olduğuna inanmaktadırlar; çünkü Kral
Keops birdenbire mezarının piramitin üst bölümlerinde olmasına karar
vermiş ve işçilere buranın yapımını durdurmalarını emretmiştir. Kefren
Piramiti de benzer bir şekilde bitmemiş bir yeraltı mezar odasına
sahiptir.
BÜYÜK PİRAMİT'İN ÖLÇÜLERİ
Büyük Piramit, kenarları pusulanın dört temel yönüne uzanan
neredeyse tam bir karedir; kuzey, güney, doğu ve batı. Azami sapma 0.058
derece veya 3.5 dakikadır. En doğru araştırmalardan biri, 1925'de J.H.
Cole tarafından yapılmıştır. Bize aşağıdaki plan ölçülerini sunmaktadır:
Güney kenarı = 230.454 metre (6 milimetrelik sapma olabilir)
Kuzey kenarı = 230.251 metre (10 milimetrelik sapma olabilir)
Batı kenarı = 230.357 metre Doğu kenarı = 230.391 metre
Dört kenarın uzunluğunu topladığımızda, 921.453 metrelik uzunluğu
bulmaktayız. Ekvator'daki her bir derecelik enlem, 110,573 metredir ve
bu da her bir dakikalık kavisin 1842.88 metre olduğu anlamına gelir. Bu
Büyük Piramit'in çevresinin neredeyse tam olarak iki katıdır (921.453 x 2
= 1842.906 metre). O halde, dört kenarın toplamı bir ekvator enleminin
yarısı demektir. Hata payı sadece onüç milimetredir. Böylesine bir
doğrulukla, bir bağlantı olduğu kabul edilebilir.
Piramit tamamlandığında yüksekliği 146.59 metreyi bulmaktaydı. Üst
kısımları şu anda kayıp olduğundan şu anda 9.5 metre kadar kısalmıştır.
Ama ilk inşa edildiğinde, Büyük Piramit'in yükseklik oranı 7:11'di. Bu
oranın bazı önemli geometrik özellikleri vardır. Hem pi (Fi) hem de
Yunan harflerinden biri olan Phi (Ø) işaretinin, yani altın anlamın
formülüdür.
PHİ VE Pİ
Altın anlam orantısı, Yunan mimarisinde yaygın biçimde kullanılan
geometrik bir yapıdır. Ayrıca bir İtalyan matematikçisi olan
Fibonacci'nin adını almış olan bir sayı dizisinin doğal oranıdır. Bu
seri, bir önceki sayının toplamını vererek şöyle devam eder: l, 1,2, 3,
5, 8, 13, 23, 34, 55, 89, 144... (Örneğin; 1+1 = 2; 2+1 = 3; 3+2 = 5
vs.). Doğal dünyada, bu seri diğer şeyler arasında ayçiçeğinin spiral
çekirdek kalıbında görülebilir. Sayıldığında, Fibonacci serisindeki
sayıları vererek devam edecektir.
Altın anlam veya phi (Ø), Fibonacci serisindeki bir sayının
kendisinden önceki sayıya bölünmesinden elde edilir. Seride giderek
yükseldiğinizde, bu phiye giderek artan bir doğruluk verecektir.
Örneğin; 144/89 = 1.6179775... Bu da pi sayısı gibi görünür bir tekrarı
olmadan sonsuzluğa uzanan ondalık rakamlar çıkaracaktır. Ancak, phi
genellikle 1.618 olarak kabul edilir. Bu oranı geometrik olarak
uygulamanın en temel yolu, ikiye bir dörtgen olarak kullanmaktır.
Pi sayısı, bir dairenin farklı özelliklerini hesaplamak için
kullanılır. Antik Mısır'da bu rakam 7/22 olarak ifade edilirdi.
Günümüzde dört haneli ondalık sayı kullanıldığında 3.1416 olarak kabul
edilmektedir.
Büyük Piramit, hem phi hem de pi sayısını barındırmaktadır. İlk
olarak, piramitin dört kenarının uzunluğunun toplamı, yarıçapı
yüksekliğine eşit olan bir dairenin çevresine denk gelmektedir. Bu,
taban kenarın 7:11 oranıyla gösterilebilir. Bir dairenin çevresini
hesaplama formülü 2Πr dir. Burada yarıçap (r) 7 birimdir ve Π'yi 7/22
olarak alıyoruz.
2 x (22/7) x 7 = 44 birim.
Her bir kenar 11 birimse, dört kenarın toplamı şöyle olacaktır:
11 -f- 11 -f- 11 + 11 = 11 x4
Yani yine 44 birim.
Altın anlam oranı, phi, piramitin taban uzunluğuyla eğik kenarı
arasındaki orantıda bulunabilir. Pisagor teoremine göre, hipotenüsün
(burada eğik kenar) karesi, dik kenarların toplamına eşittir; diğer bir
deyişle, yükseklik ve tabanın yarısına. Hipotenüsün ya da eğimin
uzunluğu Buradaki formülün kare işaretiyle yazılması gerekiyor. 5.5 ve
8.9022 sayılarını 10 ile çarparsak, 55 ve 89.022 sayılarını buluruz.
Ondalık kısımlarını da atarsak, Fibonacci serisindeki iki ardışık sayıyı
elde ederiz: 55 ve 89. Bu durumda da taban uzunluğunun yarısı ve eğim,
altın anlam oranına uygundur.
Elbette ki bu bağlantılar antik Mısırlılar'ın gözünden tamamen
kaçmış olabilir. Büyük Piramit'in 7:11 oranı tamamen farklı nedenlerden
dolayı seçilmiş olabilir. Ama piramidin tasarımındaki düzenlilik ve
kesinlik, mimarların inşa ettikleri şeylerde bu oranlara önem
verdiklerini göstermektedir.
İÇ ODALAR
Büyük Piramit'i eşsiz kılan şey, piramidin kendi gövdesi içinde
yeralan iç odalardır. Diğer piramitlerin çoğunda prensip olarak önce
daireler yeraltına ya da zemin seviyesine yapılmış ve piramitler
bunların üzerine inşa edilmiştir. Sadece Dahshur'daki Kuzey Piramidi'nde
zemin seviyesinin üzerinde daireler bulunmaktadır. Ama bunda da,
piramidin gövdesi içinde yer alan, zemin seviyesindeki diğer
dairelerinden birinden küçük bir koridorla ulaşılan küçük bir odacıktır.
Büyük Piramit'in bir yeraltı dairesi bulunmasına karşın, ana odaları
ve galerileri piramidin kendi gövdesi içindedir. Bu odaların konumu ve
diğer mimari özellikleri, havalandırma kanalları olduğu düşünülen
koridorlar gibi, Büyük Piramit'in firavunun mezarı olmaktan öte bir
fonksiyonu olduğu söylentilerinin çıkmasına neden olmuştur. Marlborough
Downs'da yaptığım araştırmalara göre, bu özelliklerin bu şekilde
konumlandırılmasının aynı zamanda geometrik nedenleri de vardır.
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Menkar Piramidi
Üç önemli piramidin en küçüğü, diğer ikisinin güneybatısında
kalmaktadır ve Kefren piramidinin tam olarak dörtte biri kadardır.
Orijinalinde 66.4 metreye çıkmaktadır ve temelde kenar uzunluğu ortalama
108.66 metre iken eğim açısı 50.71 derecedir. Burada da yine bir temel
oranla, 11:18 ile karşılaşmaktayız.
İki komşusunun yanında çok daha az etkileyici olmasına karşın,
Menkar Piramidi'nin bir dizi eşsiz özelliği bulunmaktadır. Üst kısımları
Tura kireçtaşıyla kaplıyken, alttaki 16 sırası 800 kilometre
güneyindeki Asvan'dan gelen kırmızı granitle kaplıdır. Bu sıraların
kaplanmamış olması, bir şüphe de olsa, piramidin inşaatının yarım kalmış
olduğunu göstermektedir.
Kefren Piramidi'nde olduğu gibi ana oda yapının altında kalmaktadır.
Ama oda granitle kaplı duvarlarıyla, zeminiyle ve tavanıyla Büyük
Piramit'in tasarım özelliklerini taşımaktadır. Graham Hancock,
Fingerprints of the Gods (Tanrıların Parmak İzleri) adlı kitabında
Menkar Piramidi ile ilgili bazı gizemli noktaları ortaya koymaktadır.
3.657 metreye (12 fit) 2.438 metre (8 fit) ölçülerindeki odasının
tavanı, mükemmel bir biçimde fıçı kemer şekline getirilmiş ve her biri
tonlarca ağırlığındaki 18 adet dev granit bloğundan oluşmaktadır. Bu
bloklar, üçgen bir tavan yaratmak için ustalıkla yerleştirilmiştir.
Ancak, burası yeraltında olduğu ve zemin de sert kayalardan oluştuğu
için, bu blokların küçük dairenin içinin daralmasına neden olmuştur. Bu
oda, bir seferde sadece birkaç kişiyi alabilecek büyüklüktedir. Bu dev
blokları o küçücük yerden nasıl geçirmeyi ve kaldırmayı başardıkları
ise, başlı başına bir gizemdir.
Bu ve diğer kanıtlar. Mısır bilimcilerinin antik Mısırlılar'ın böyle
taş kütlelerini taşımak ve kaldırmak için zamanımıza gelememiş olan
bazı mekanik yöntemleri olduğuna inandırmıştır.
SAYI SEMBOLİZMİ
Menkar Piramidi'ndeki durumda, iç dairenin tavanını biçimlendirmek
için 18 adet taş bloğunun yerleştirilmiş olması, 11:18 oranının
piramidin içinde de bilinçli olarak kullanılmış olduğunu
düşündürmektedir.
Bu iç daireye iki ayrı odacıktan uzanan bir aşağı eğimli koridordan
ulaşılmaktadır. Bu odacıklardan ilkinin duvarlarında her birinde 11 adet
olmak üzere toplam 22 adet dikdörtgen niş bulunmaktadır. Bu, piramidin
oranıyla ilgili diğer sayıyı vermektedir.
11 sayısının önemi, 18. Hanedanlık'dan Kraliçe Hatshepsut için
yapılmış olan ölü tapınağında da görülmektedir; ki, bu yapı,
piramitlerden bin yıl sonra M.Ö. 1450 yıllarında inşa edilmiştir. Nil
Nehri'nin batı kısıyında, Luksor'un karşısında kalan Deir El Bahari'deki
bu tapınak, üst seviyesine çıkan eğimli bir köprüyle birlikte üç şerit
biçiminde yükselmektedir. Her şeritte, köprünün iki yanında her biri 11
adet olmak ü/ere 22, uç şeritte toplam olarak 66 adet kolon
bulunmaktadır. Peki ama, 11 sayısında bu kadar özel olan nedir?
Antik Mısır'dan Pisagor aracılığıyla günümüze uzanan bilgilere göre,
7 sayısı ruhsallığı ve mistisizmi sembolize ederken, 11 de daha derin
gizemleri yansıtmaktadır.
Büyük Piramit'in içinde, Kral'ın Mezar Odası'na ünlü Büyük Galeri
yoluyla ulaşılmaktadır. Burada da binanın içinde açık bir sayısal
tasarım göze çarpmaktadır. Büyük Galeri'nin duvarlarında tavandan yere
kadar 7 basamak görülmektedir. Özel bir anlam taşımıyorsa, böyle bir
tasarım özelliği neden izlenmiş olabilir? Yine Büyük Piramit'in oranı,
7:11'dir.
Kefren'in ölü tapınağının zemininin altında keşfedilen başka bir şey
de, firavunun güç ve görkemini gösteren ünlü heykelidir. Bu tapınağın
içinde, yine her iki yanda 11 adet olmak üzere toplam 22 adet heykel
bulunmaktadır. 11 sayısının -ve diğerlerinin- sürekli olarak
tekrarlanması, sayıların antik Mısırlılar'da önemli bir yeri olduğunu
açıkça göstermektedir.
Piramitler hakkında önde gelen otoritelerden Dr. I. E. S. Edwards,
The Pyramids of Egypt (Mısır Piramitleri) adlı kitabında şöyle
demektedir:
“Girişin iki yanında, kralın büstlerinin konabileceği nişler
bulunmaktadır. Diğer tapınaklarda olduğu gibi beş tane olan bu büstlerin
özelliği, hepsinde kralın ve çevresinden beş kişinin isimlerini
barındırmasıdır. Ancak, bu sayı, kralı beş farklı kült sembolüyle
bağdaştırmak için de kullanılmış olabilir.”
Bu aktarım, başka bir sayı hakkında olmasına karşın, yine antik
Mısırlılar'ın sayılara verdiği önemi vurgulamaktadır. Verilen
örneklerde, heykellerdeki, nişlerdeki, kolonlardaki veya diğer
şeylerdeki sayılar, herkes için açıktır ve sayılabilir. Ama bir
piramidin oranları gizlidir ve kolayca ulaşılmaz. Bu piramitler
yapıldıktan sonra, oranları bilen ve bir yapıyı ölçebilecek beceriye
sahip kişiler tarafından yeniden keşfedilmesi gereklidir.
Giza Platosu'ndaki üç ana piramidin oranlarını tekrar vurgulamakta
yarar vardır. Bunların yapıların ölçülerinde kullanıldığını unutmayın.
Temelden tepeye uzunluklar ve eğim açıları şu şekilde gösterilebilir:
Keops Piramidi=7:11 =51 (derece) - 51 (dakika)
Kefren Piramidi= 4:6 = 53 (derece) - 8 (dakika)
Menkar Piramidi=11:18 =50 (derece) - 43 (dakika)
Kefren Piramidi için 2:3 değil, 4:6 oranı gösterildi, çünkü
öncekinde 3:4:5 üçgen vurgulanmaktadır. 5 sayısı, piramidin eğim
açısının uzunluğunda gizlidir.
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Maltese Tapınakları
Malta, Gozo, Comino ile Cominotto ve Filfla adlarında iki küçük
adayı kapsayan Maltese takımadaları, Sicilya'nın yaklaşık 80 kilometre
güneyinde yer almaktadır. Küçük olmalarına karşın, Malta ve Gozo
dünyadaki tarihöncesi çağlara ait en çok tapınağın bulunduğu yerlerden
biridir. Bunlar aynı zamanda en eskilerindendir.
Malta'da 43, Gozo'da 9 tapınak bulunmaktadır ve tarihleri genellikle
M.Ö. 3500-3000 yıllarına dayanmaktadır. Ancak, bazı tapınaklar M.Ö.
4500 tarihlerini gösterecek kadar eskidir ve mağara mabetleri M.Ö. 5000
yıllarına işaret etmektedir. Bu tapınaklardan birkaçı, ondokuzuncu
yüzyıllardaki kazılarda ortaya çıkmış, fakat I909'da Profesör Zammit
Malta Müzesi'nin yöneticisi olana kadar sistematik bir çalışmaya
alınmamışlardır.
Bunların en ünlülerinden biri, Marta'nın güney kıyısında bulunan
Hagar Qim'dir. Dikkatle bakıldığında, bir kurukafanın yandan görünüşüne
benzemektedir ve M.Ö. 4. binyılın sonlarına işaret etmektedir. Burada,
ağırlığı otuz tonu bulan taşlar bulunmaktadır. Burada ve diğer Malta
tapınaklarında bulunan heykel ve büstler, bir tanrıçaya adanmış
olduklarını düşündürmüştür. Bu aynı zamanda, Gozo'daki Ggantija gibi
bazı tapınaklarda bulunan yarım daire veya elips biçimindeki odaların
birlikte "trefoil" kalıbını oluşturmasıyla mimaride de ifade edilmiştir.
Uzun geçmişine karşın, M.Ö. 3000 yıllarında tapınak yapımı kesilerek
bütün nüfus ortadan kaybolmuş ve adalarda yaklaşık 500 yıl boyunca bir
daha yerleşim izine raslanmamıştır. Marija Gimbutas, The Civilization
ofthe Goddess (Tanrıça'nın Uygarlığı) adlı kitabında şöyle demektedir:
“Büyük Tarxien Tapınağı ile birlikte, Malta 'da tapınak yapımı sona
erdi. Tapınak mühendislerine ne olduğu bilinmemektedir. Ama belki de
kuraklık ya da tarımsal verimsizlik, hastalık, veba gibi nedenlerle
adaları terketmiş olabilirler.”
Arkeolog Joseph Ellul, Malta'nın terkedilmesi konusunda kendi
fikirlerini sunmaktadır. Malta's Prediluvian Culture (Malta'nın
Prediluvian Kültürü) adlı kitabında, ünlü tapınak yapılarının yokoluş
tarihini M.Ö. 5000 olarak göstermektedir. Hagar Qim tapınağını inceleyen
arkeologlar, dev taş bloklarından bazılarının sanki batıdan doğuya
kayan muazzam bir gücün etkisi altında kalarak savrulmuş olduklarını
görmüşlerdir. Ellul şöyle vurgulamaktadır:
“Hagar Qim halkı, istenmeyen delik ve çatlakları kapamak için kireç
harcı kullanmışlardı. Şimdi sertleşmiş durumlarına bakıldığında, bir
süre için tapınağın sular altında kaldığı anlaşılmaktadır. Bu yüzden,
harç suyla erimiş, çözülmüş, sular çekilince tekrar sertleşmiş
olmalıdır.”
Joseph Ellul, Cebelitarık Boğazı'nın Atlantik Okyanusu'ndan ayrı
olduğuna kesinlikle inanmaktadır. M.Ö. 3000 yıllarının bir yerinde,
okyanus güçlü bir akıntıyla bu engeli parçalamış ve Akdeniz'e akmıştır.
Bu sırada Malta'daki tapınakları da içine alacak şekilde bütün adaya bir
metre kalınlığında kum tabakası bırakmıştır. Aynı kitapta,
Mezopotamya'daki Xari Süste kasabasından bahsetmektedir. Verilen
bilgilere göre üç metre kalınlığında bir kum tabakası arasındaki yemek
için hazır sofralara, uyuma pozisyonundaki iskeletlere bakılırsa, bu
felaket aniden gerçekleşmiştir.
Bu yıkım hakkında Sümer mitolojisi ve efsanelerinde de geçen daha
fazla kanıt, modern Irak'ın An Nasiriya kenti yakınlarındaki Ur
kazılarını gerçekleştiren Sir leonard Woolley tarafından günışığına
çıkarılmıştır.
Diğer kanıtlar da, bu selin Aşağı Mezopotamya'nın tamamını
kaplayarak bütün canlılarını yokedecek kadar büyük olduğunu
göstermektedir.
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Bredon Hill ve Çevresi
İnceleme altındaki bölge, doğu-batı yönünde 17.7 kilometre ve
kuzey-güney yönünde 14.5 kilometredir. Bu bölge, yarı Cotswold, yarı
Vale ot'Evesham ve yarı Severn Valley'dir. Kuzey ve batı yönleri,
İngiltere'nin en muhteşem nehirlerinden biri olan Avon tarafından
çevrelenir ve Evesham, Pershoe ve Tewkesbury'ye bağlanır. Doğusu ve
güneyinde ise, Cotswold yer alır. Ortada, uyuyan bir kaplumbağanın sırtı
gibi Bredon Hill yükselir.
Yaklaşık 300 metre yüksekliğindeki zirvesi, hemen her açıdan
muhteşem görüntüler sunar. Bredon Hill ve Cotswold yakınlarından
sağlanan kireçtaşı, bölgenin büyük bölümünü kaplayan özgün mimari yapısı
için malzeme sunar. Avon kıyısı boyunca uzanan binalar, geleneksel
tuğla ve kereste kullanımını yansıtır.
Burası Marlborough Downs'la karşılaştırıldığında arkeolojik
kalıntılar açısından önemli bir yer değildir. Neolitik çağlara ait en
erken görülen tarihler, M.Ö. 2600 civarıdır ama Cotswold yakınlarında
bulunan long-barrowlar, M.Ö. 3200'lerde bölgede yaşam olduğunu
göstermektedir. Bredon Hill'de Demir Çağı'na ait bir tepecik bulunmuş ve
burada yapılan kazılarda elli ceset çıkarılmıştır. Erkek cesetlerin
pozisyonlarına bakılırsa, köylerini korumaya çalışırken ölmüş
gibidirler. Güneydeki Woolstone Hill'de de benzerlerine raslanmıştır ama
birkaç işaret veya dikili taş dışında bunlarda antik esintiler yoktur.
Onyedinci yüzyılın ortalarında bölgeye Hıristiyanlık hakim olmuştur
ve kısa süre sonra Worcester yakınlarında bir piskoposluk kurulmuştur.
Ünlü Evesham Manastırı, 701'de kurulmuştur. Efsaneye göre, Eoves
adındaki çoban domuzlarını otlatırken içlerinden bir dişi yakındaki
ormana doğru koşar. Doğum yapacağını düşünerek peşinden gittiğinde,
ormanda ilahi söyleyen Meryem Ana ve iki melekle karşılaşır.
Bu deneyimini Worcester Piskoposu Egwin'e anlatır ve o da aynı yere
gelir. Kendisine orada manastırı inşa etmesi söylenir. Piskopos bunu
yapar ve iyi yürekli çobanın anısına Eoves adını veıir. Ülkedeki en
güçlü manastırlardan biri haline gelir ve bütün Avrupa'dan hacılar
gelmeye başlar.
1265'de, Parlamento'nıın Babası olarak bilinen Simon de Montfort,
Eveslıam'da kanlı bir yenilgiye uğramıştır. Tarihçilerin bildirdiğine
göre "o öldüğünde, gökyüzü karardı ve gökgürültüleri, dev şimşekler
eşliğinde dünyayı salladı". Kilise, onun cesedine saygı göstererek
yüksek sunağın altına gömmüştür. Birçok derde şifa olduğu söylenmesi,
manastırın İngiltere'deki değerini yükseltmiştir. Manastır, VIII.
Henry'nin manastırları kapatma kararı doğrultusunda yok olmuştur. Bu
kararın nedeni, Roma'daki Papa'nın yerine kralı güçlendirmektir ve
bugüne ulaşan tek kalıntı, çan kulesidir.
Pershore Manastırı, biraz daha iyi bir yazgı izlemiştir. İlk
Hıristiyan yerleşim merkezlerinin sakinleri, sürekli olarak çapulcu
Danimarkalılar'ın akını altındaydı ve bu dönemde birçok manastır
saldırıya uğrayarak yok edilmiştir. Bugüne dek genel olarak pek kilise
kalmamıştır. Manastır 983 yılında yeniden inşa edilirken, bir şefin
torunu olan Odda, saygıdeğer Azize Eadburga'nın kemiklerini getirterek
manastıra gömdürmüştür. Eadburga, Büyük Alfred'in torunuydu.
Winchester'da bir manastıra kapanmış ve 960'da orada ölmüştür.
Evesham'da olduğu gibi, onun da mabeti hakkında türlü efsaneler
türemiştir. Bu yüzden, burası da hacılar için küçük bir merkez haline
gelmiştir. Ama muhteşem manastırdan günümüze kalan tek şey, korosu,
kulesi ve kilisenin doğu transeptidir. Manastır, Azize Eadburga ve Azize
Maryem'e ithaf edilmiştir.
Tewkesbury Manastır Kilisesi, yerel halk tarafından 453 £ ödenip
satın alınarak Cromwell'in adamlarından korunmuş ve günümüze kadar
ayakta kalmıştır. Şu anda İngiltere'deki en büyük mahalle kiliselerinden
biridir. Dev Norman kolonları, Avrupa'dakilerin en büyükleridir.
Onyedinci yüzyılda daha sonra orada bir hücre yaptıran Theoc adlı bir
rahip tarafından yaptırılmıştır. Benedictler burada 715 yılında bir
manastır inşa etmiş ama daha sonra Danimarkalılar tarafından
yıkılmıştır. Bugünkü manastır Norman zamanlarından kalmadır ve Evesham
ve Pershore gibi, Kutsal Bakire Meryem'e ithaf edilmiştir.
Tarihleri onbirinci ve onikinci yüzyıllara dayanan kiliselerin büyük
bölümü kadınlara ithaf edilmiştir. Diğer kiliseler ise, Sedgeberrow ve
Aston Somerville de dahil olmak üzere, Azize Meryem'e ithaf edilmiştir.
Overbury'deki kilise, Azize Faith'e, Ashtonunder-Hill'deki Azize
Barbara'ya, Netherton Şapeli ve Azize Catherine Çeşmesi de Azize
Catherine'e -başka kim olabilir?- ithaf edilmiştir. Erkeklerde ise,
Cropthorne, Stanton ve Gt. Comberton Aziz Michael'a, Fladbury ve
Beckford Baptist John'a ithaf edilmiştir. Diğer kiliseler, St. Peter's
(Dumbleton), St. Nicholas (Teddington), Holy Trinity (Eckington) ve St.
Giles (Bredon's Norton)'dır.
İnceleme bölgesinde bulunan bütün kiliseler bunlar değildir.
Bunların arasındaki en görkemli istisnalar, Little Comberton,
Bricklehampton, Elmley Şatosu, Hinton on the Green, Bredon, Kemerton ve
Aldeton'dır.
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Bodmin Moor
Bodmin Moor, İngiltere toprakları üzerinde ender görülen bir durum
olarak tarih öncesi çağlardan bu yana nispeten el sürülmemiş halde
kaldı. Kuzeyinde, yaklaşık 400 metre yüksekliğindeki piramit biçimli
Rough Tor Tepesi bulunmaktadır. Bu tepe millerce uzaktan bile net bir
biçimde görülebilir. Hemen yakınında yuvarlak tümsek Brown Willy
bulunmaktadır.
414 metre yüksekliğiyle biraz daha yüksek olmasına karşın, komşusu
kadar dikkate değer bir yer değildir. Bu bölgedeki taşların büyük
bölümü, araziyi ikiye bölen A30 kamyon yolunun kuzeyinde bulunmaktadır.
Ama bu yolun güneyinde, Hurlers adlı önemli üçleme daire, buna ek olarak
daha küçük C'raddock Moor, Goodaver ve Altarnum Dokuz Taşı yer
almaktadır.
Hâlâ bölgenin içinde kalmak üzere ama biraz daha uzakta, Duloe adlı
ilginç taş dairesi vardır. Çapı sadece 10 metredir ama taşları saf beyaz
kuvarstır ve yükseklikleri 1.49-2.65 metre arasında değişmektedir. Bu
taşlar Cornish daireleri içinde en yüksek olanlarıdır. Bölgede bu
dairelerle bağlantılı düşünülebilecek iki tarihi yapı daha vardır.
Bunlar Castilly ve Castlewich anıtlarıdır. Castilly, güneybatıda A30 ile
A391'in kesiştiği kavşağın yakınlarındadır. Castlewich ise, Callington
kasabasının güneybatısında yer alır.
Uzaktan bakıldığında bu bölge çok sık ağaçlarla kaplıymış gibi
görünür. Ama birçok yüksek yer gibi, arazi Neolitik çağlarda temizlenmiş
ve o zamandan bu yana otlak olarak kullanılmıştır.
Buradaki taş daireleri Wiltshire'dakilerle aynı görkeme sahip
değildir. Hatta bazıları biri tepelerine çıkana kadar zorlukla
farkedilebilir. Birçok noktada, yakın zamanda yeniden keşfedilmiş olan
Louden Hill'da olduğu gibi taşlar ya devrilmiş ya da kaldırılmıştır.
Ayrıca bölgede bulunan ve taş daireleriyle çağdaş olduğu belli olan çok
sayıdaki barakalar (antik evlerin ataları olarak), bölgenin çok popüler
olduğunu da göstermektedir. Çok sayıda taş dikkati çektiği için, kısmen
gömülmüş olan dairelerin farkedilmesi çok zordur.
Çoğu dairede, taşların yüksekliği bir metreden fazla değildir ve
hatta bazılarında daha da alçaktır. Buna karşın, daireler çok etkileyici
özellikler sergilemektedir. Güneş doğumu noktasını işaret etmeleri,
birçok farklı araştırmacı tarafından söylenmiş ve desteklenmiştir.
Hatlar, güneşin Brown Willy üzerinde yükseldiği dönemde ekinoksa işaret
etmektedir. Bu aynı zamanda Fernacre Dairesi ve Leskernick Kuzey Dairesi
ile ilgili dünya dışı bağlantı varsayımlarına da uymaktadır.
Dairelerin çapları Altarnum Dokuz Taş Dairesi'nde 13 metreden Louden
Hill Dairesi'nde 45 metreye kadar çıkmaktadır. Bu dairelerin
büyüklükleri, yakınlardaki yerleşim merkezlerinin tahmini nüfusunu
yansıtmamaktadır. Köyün merkezinde yer alan bir kilisenin aksine, taş
daireleri yerleşim merkezlerinden uzakta bulunmaktadırlar. Bunun nedeni,
konumlarının astronomik ve geometrik amaçlar taşıması ya da dini
törenlerin yerleşim merkezlerinin uzağında yapılması gereği olabilir.
Christopher Tilley, World Archaeology'de (Dünya Arkeolojisi, sayı 28
[2] 1996) yayınlanan bir makalesinde bölgedeki yapılarla ilgili şunları
söylemektedir:
“Bunların belli şeyler öğrenilecek, hatırlanması, izlenmesi,
üzerinde düşünülmesi gereken taşlar olduğunu söylemek istiyorum.
Öğrenmek, hatırlamak, izlemek ve düşünmek, hepsi eğitim ve birikim
gerektiren süreçlerdir. Ve böyle bir bilgi hem kişi için geliştirici hem
de dini otoritelerin ayinlerinin etkisini artırıcı etki taşır... Bu
taşlarda hayati önem taşıyan bir ritüel bilginin varolduğunu ve bu
bilginin din uzmanları tarafından taşınan yeryüzü bilgisi olduğunu,
ruhsal güçlerin işe karıştığını söylemek istiyorum.”
Dairelerin bazıları çapı belirlenmiş ve düzgün bir çevresi bulunan
"gerçek daire"dir ama diğerleri düzensizdir. Fernacre Dairesi ve Stannon
Dairesi düzgün dairelerdir ve Thom bunların karmaşık geometriyle
yaratılmış olabileceklerini söylemiştir. Ama başka bilim adamları göz
kararı yapıldıklarını savunmuşlardır.
BODMİN MOOR ŞEKİLLERİ
Bir sonraki adım, John Barnatt'ın mükemmel çalışması Prehistoric
Cornvoall (Tarih Öncesi Corawall)'da yer alan ızgara koordinatlarını
kontrol etmekti. Ana hata, Stannon Taşları'nı da kapsamaktadır. Barnatt
buranın konumunu SX 1257 8010 olarak vermiştir. Bu hata, Cheryl
Straffon'ın hazırladığı The Earth Mysteries Guide to Bodmin and North
Cornwall (Bodmin ve Kuzey Cornwall'daki Yeryüzü Gizemleri İçin Rehber)
adlı kitapçığında da tekrarlanmaktadır.
Doğru koordinatlar, SX 1257 8000'dir. Tutarlı olmak çok önemlidir.
En küçük bir kayma, özellikle yapılar birbirlerine yakın olduklarında
açısal bağlantılarını saptırır. Bu kitaptaki diğer incelemelerde olduğu
gibi, bütün hesaplamalar 10 metrelik bir hata payıyla sınırlanmıştır.
Başlangıçta inceleme için sadece taş dairelerini kullanmayı düşündüm
ama sonra gözlem için kullanılmış olan Tor'lardan bazılarını da
eklemeye karar verdim; arazinin hemen sınırındaki Castlewich ve Çastilly
gibi. Tor'lar hakkında bir destek, Christopher Tilley'in yukarıda
bahsettiğim makalesinden kaynaklanmaktadır:
“Leaze dairesi, 30 metreden daha uzak olmayan bir mesafededir ve
bundan farklı herhangi bir konumda (eğimde bulunduğu için) Rough Tor
tamamen görünmez kalacaktır. Louden Hill taş dairesi de benzer bir
durumdadır.”
Ayrıca Trethwvy Quoit ve bir toprak seti içinde üçgen şeklinde
dizilmiş 50'den fazla taşın da bulunduğu Arthur's Hall'daki yeryüzü
şekillerini de ekledim. Bunların tören amaçlı kullanıldıkları
düşünülmektedir ve bölgede bulunan dairelerle hemen hemen çağdaştır.
Tablo 4'de, bahsedilen yapılar detaylı olarak verilmektedir.
Ondokuzuncu yüzyılda, Journal of Royal Anthropological Institute
(Kraliyet Antropoloji Enstitüsü Günlüğü)'de A. L. Lewis dairelerin
birbirleriyle bağlantıları ve bölgedeki diğer önemli özellikler hakkında
bilgi yayınlamıştır. Listelediklerinden üçü, çalışmamızla ilgilidir:
1- Stripple Taşları - Garrow Tor - Fernacre Diaresi- Rough Tor
2- Stannon Dairesi - Fernacre Dairesi - Brown Willy
3- Trippet Taşları - Leaze Dairesi - Rough Tor
ALINTI : Tarihsayfası
Keops Piramidi ya da diğer adıyla Büyük Piramit, Giza Platosu'ndaki
diğer sekiz piramidin arasında yaklaşık 30'uncu enlemde Nil Nehri'nin
deltası üzerinde bulunmaktadır. Mısırlılar'ın mimari başarısında yüksek
bir noktayı göstermektedir. Ancak nasıl inşa edildiği ya da hangi
firavunun inşa ettirdiği hakkında fazla bilgi yoktur.
Antik Mısırlılar, kendi zamanlarındaki uygarlıklar içinde en geniş
kayıtları tutuyorlardı. Ancak Giza'daki piramitler tuhaf sessizliklerini
korumaktadırlar. Ne koridorlarını dolduran hiyeroglifler, ne de
herhangi bir kayıt, nasıl inşa edildiğine dair bilgi vermektedir.
Elimizdeki en eski bilgi, Yunanlı tarihçi Herodotus tarafından
verilmiştir. Bu metin, Büyük Piramit tamamlandıktan yaklaşık 2000 yıl
sonra M.Ö. Dördüncü yüzyılda yazılmıştır. Söylediğine göre Firavun Keops
için inşa edilen bu piramit, 100,000 insanın yirmi yıllık emeği
sonucunda ortaya konmuştur. Herodotus'un kaynakları, bilgilerini uzun
zamanlar boyunca kuşaktan kuşağa aktarmış olan Mısırlı rahiplerdi.
Keops, M.Ö. 2613'de başlayıp M.Ö. 2465 yılında son bulan 4.
Hanedan'ın krallarından biriydi. Büyük Piramit'in yapımının yaklaşık
M.Ö. 2494 yıllarında tamamlandığı sanılmaktadır. Robert Bauval ve Adrian
Gilbert, The Orion Mysteıy (Orion Gizemi) adlı kitaplarında bunu M.Ö.
2450 olarak vermektedirler. Kral'ın Mezar Odası'nın kuzey ekseni,
Draconis yıldızına bakmaktadır. Bauval'a göre, bu piramidin yapım
tarihini göstermektedir.
Keops'a ait fazla bilgi yoktur. Bu krala ait sadece 7.6 cm. boyunda
fıldişinden yapılmış bir heykel bulunmuştur. Herodotus, onun insanlarını
anıtı tamamlamak için inanılmaz baskılarla çalışmaya zorlayan bir tiran
olduğundan bahseder. Kendi kızı bile yapının tamamlanması için para
kazanmak üzere --- Ben niye bu kadar salağım. Hop hop altın top hop hop
altın toptur BENiM ADIM. --- olarak çalışarak kendini feda etmek zorunda
kalmıştır. Ama bütün bunlar saf bir tarihçiyi kandırmak için düzenbaz
bir rahip tarafından uydurulmuş masallar da olabilir.
Yapım Tarihi: M.Ö. 2589-2566
Taş Bloklar Toplamı: 2,300,000 adet civarı
Taban: 13 akre, 6,105,000 m2, veya 7 şehir bloğu. Herbir bölümün
boyu orijinal olarak 230 metredir, ancak bugün dıştaki taş kaplamaların
yok olması nedeniyle 227 metreye düşmüştür.
Toplam Ağırlık: 6.5 milyon ton
Herbir Taş Bloğun Ortalama Ağırlığı: 2.5 ton, Kral Odası'nın
tavanının yapımında kullanılan büyük blokların ağırlığı 9 ton
civarındadır.
Yükseklik: Orjinal olarak 146.5 m yüksekliğinde, ancak bugün 137 m.
Eğimi: 51 derece 50'35"
Yapı Malzemesi: Kireçtaşı, granit
KEOPS KRAL ODASI
Uzunluk: 5.8 metre
Genişlik: 5.2 metre
Yükseklik: 10.8 metre
Bu bölüm, Kral Keops'un mezarının bulunduğu odadır. Bu dini bölümde
bulunan her şey Kral'ın isteğiyle büyük bloklar halinde kırmızı
granitten yapılmıştır. Keops'un mezarı ve sahip olduğu kişisel eşyalar,
arkeologlar buraya ulaşmadan çok önce yağmalanmıştır.
Kral Odasındaki bazı devasa taş blokların ağırlığı 9 tona
ulaşmaktadır. Piramitin zirvesinden 95 m aşağıdaki bu oda, bazı uzak
yerlerden gelen ziyaretçilerin mola verip yanında meditasyon
yapabileceği dikkate değer bir alandır.
Keops Büyük Galeri (Üst)
Uzunluk: 49 metre
Genişlik: 3 metre
Yükseklik: 11 metre
Yükselen Koridor'un kişiyi hapseden dar sınırları boyunca
tırmandıktan sonra, bu koridorla aynı eğime sahip, Büyük Galeri'nin Kral
Odası'na götüren yolu boyunca geniş alanlarında ayakta durulabilir.
Koridor, mükemmel bir dikdörtgen biçiminde değildir, pürtüklü üçgen
şeklindeki tavan çatıyı sınırlar. Galerinin üst bölümünden itibaren, şu
anda ziyaretçilere kapalı olan Kraliçe Odası başlar.
KEOPS BİTMEMİŞ ODA
Uzunluğu, genişliği ve yüksekliği değişkendir. Keops Piramiti'nin
altında yer alan bu çıkmaz oda, yayla yüzeyinin 30 metre altındadır ve
ziyarete kapalıdır. İçerdeki oksijenin yetersiz olduğu bu yerin üstünde;
6,5 milyon ton ağırlığında 2,3 milyon adet taş blok bulunmaktadır.
Kral Keops'un orijinal mezarı olarak düşünülen bölümün yapımı için,
işçiler bu bölümden kireçtaşlarını kesip alarak taşımışlardır. Mısır
bilimciler, odanın tamamlanmamış olduğuna inanmaktadırlar; çünkü Kral
Keops birdenbire mezarının piramitin üst bölümlerinde olmasına karar
vermiş ve işçilere buranın yapımını durdurmalarını emretmiştir. Kefren
Piramiti de benzer bir şekilde bitmemiş bir yeraltı mezar odasına
sahiptir.
BÜYÜK PİRAMİT'İN ÖLÇÜLERİ
Büyük Piramit, kenarları pusulanın dört temel yönüne uzanan
neredeyse tam bir karedir; kuzey, güney, doğu ve batı. Azami sapma 0.058
derece veya 3.5 dakikadır. En doğru araştırmalardan biri, 1925'de J.H.
Cole tarafından yapılmıştır. Bize aşağıdaki plan ölçülerini sunmaktadır:
Güney kenarı = 230.454 metre (6 milimetrelik sapma olabilir)
Kuzey kenarı = 230.251 metre (10 milimetrelik sapma olabilir)
Batı kenarı = 230.357 metre Doğu kenarı = 230.391 metre
Dört kenarın uzunluğunu topladığımızda, 921.453 metrelik uzunluğu
bulmaktayız. Ekvator'daki her bir derecelik enlem, 110,573 metredir ve
bu da her bir dakikalık kavisin 1842.88 metre olduğu anlamına gelir. Bu
Büyük Piramit'in çevresinin neredeyse tam olarak iki katıdır (921.453 x 2
= 1842.906 metre). O halde, dört kenarın toplamı bir ekvator enleminin
yarısı demektir. Hata payı sadece onüç milimetredir. Böylesine bir
doğrulukla, bir bağlantı olduğu kabul edilebilir.
Piramit tamamlandığında yüksekliği 146.59 metreyi bulmaktaydı. Üst
kısımları şu anda kayıp olduğundan şu anda 9.5 metre kadar kısalmıştır.
Ama ilk inşa edildiğinde, Büyük Piramit'in yükseklik oranı 7:11'di. Bu
oranın bazı önemli geometrik özellikleri vardır. Hem pi (Fi) hem de
Yunan harflerinden biri olan Phi (Ø) işaretinin, yani altın anlamın
formülüdür.
PHİ VE Pİ
Altın anlam orantısı, Yunan mimarisinde yaygın biçimde kullanılan
geometrik bir yapıdır. Ayrıca bir İtalyan matematikçisi olan
Fibonacci'nin adını almış olan bir sayı dizisinin doğal oranıdır. Bu
seri, bir önceki sayının toplamını vererek şöyle devam eder: l, 1,2, 3,
5, 8, 13, 23, 34, 55, 89, 144... (Örneğin; 1+1 = 2; 2+1 = 3; 3+2 = 5
vs.). Doğal dünyada, bu seri diğer şeyler arasında ayçiçeğinin spiral
çekirdek kalıbında görülebilir. Sayıldığında, Fibonacci serisindeki
sayıları vererek devam edecektir.
Altın anlam veya phi (Ø), Fibonacci serisindeki bir sayının
kendisinden önceki sayıya bölünmesinden elde edilir. Seride giderek
yükseldiğinizde, bu phiye giderek artan bir doğruluk verecektir.
Örneğin; 144/89 = 1.6179775... Bu da pi sayısı gibi görünür bir tekrarı
olmadan sonsuzluğa uzanan ondalık rakamlar çıkaracaktır. Ancak, phi
genellikle 1.618 olarak kabul edilir. Bu oranı geometrik olarak
uygulamanın en temel yolu, ikiye bir dörtgen olarak kullanmaktır.
Pi sayısı, bir dairenin farklı özelliklerini hesaplamak için
kullanılır. Antik Mısır'da bu rakam 7/22 olarak ifade edilirdi.
Günümüzde dört haneli ondalık sayı kullanıldığında 3.1416 olarak kabul
edilmektedir.
Büyük Piramit, hem phi hem de pi sayısını barındırmaktadır. İlk
olarak, piramitin dört kenarının uzunluğunun toplamı, yarıçapı
yüksekliğine eşit olan bir dairenin çevresine denk gelmektedir. Bu,
taban kenarın 7:11 oranıyla gösterilebilir. Bir dairenin çevresini
hesaplama formülü 2Πr dir. Burada yarıçap (r) 7 birimdir ve Π'yi 7/22
olarak alıyoruz.
2 x (22/7) x 7 = 44 birim.
Her bir kenar 11 birimse, dört kenarın toplamı şöyle olacaktır:
11 -f- 11 -f- 11 + 11 = 11 x4
Yani yine 44 birim.
Altın anlam oranı, phi, piramitin taban uzunluğuyla eğik kenarı
arasındaki orantıda bulunabilir. Pisagor teoremine göre, hipotenüsün
(burada eğik kenar) karesi, dik kenarların toplamına eşittir; diğer bir
deyişle, yükseklik ve tabanın yarısına. Hipotenüsün ya da eğimin
uzunluğu Buradaki formülün kare işaretiyle yazılması gerekiyor. 5.5 ve
8.9022 sayılarını 10 ile çarparsak, 55 ve 89.022 sayılarını buluruz.
Ondalık kısımlarını da atarsak, Fibonacci serisindeki iki ardışık sayıyı
elde ederiz: 55 ve 89. Bu durumda da taban uzunluğunun yarısı ve eğim,
altın anlam oranına uygundur.
Elbette ki bu bağlantılar antik Mısırlılar'ın gözünden tamamen
kaçmış olabilir. Büyük Piramit'in 7:11 oranı tamamen farklı nedenlerden
dolayı seçilmiş olabilir. Ama piramidin tasarımındaki düzenlilik ve
kesinlik, mimarların inşa ettikleri şeylerde bu oranlara önem
verdiklerini göstermektedir.
İÇ ODALAR
Büyük Piramit'i eşsiz kılan şey, piramidin kendi gövdesi içinde
yeralan iç odalardır. Diğer piramitlerin çoğunda prensip olarak önce
daireler yeraltına ya da zemin seviyesine yapılmış ve piramitler
bunların üzerine inşa edilmiştir. Sadece Dahshur'daki Kuzey Piramidi'nde
zemin seviyesinin üzerinde daireler bulunmaktadır. Ama bunda da,
piramidin gövdesi içinde yer alan, zemin seviyesindeki diğer
dairelerinden birinden küçük bir koridorla ulaşılan küçük bir odacıktır.
Büyük Piramit'in bir yeraltı dairesi bulunmasına karşın, ana odaları
ve galerileri piramidin kendi gövdesi içindedir. Bu odaların konumu ve
diğer mimari özellikleri, havalandırma kanalları olduğu düşünülen
koridorlar gibi, Büyük Piramit'in firavunun mezarı olmaktan öte bir
fonksiyonu olduğu söylentilerinin çıkmasına neden olmuştur. Marlborough
Downs'da yaptığım araştırmalara göre, bu özelliklerin bu şekilde
konumlandırılmasının aynı zamanda geometrik nedenleri de vardır.
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Menkar Piramidi
Üç önemli piramidin en küçüğü, diğer ikisinin güneybatısında
kalmaktadır ve Kefren piramidinin tam olarak dörtte biri kadardır.
Orijinalinde 66.4 metreye çıkmaktadır ve temelde kenar uzunluğu ortalama
108.66 metre iken eğim açısı 50.71 derecedir. Burada da yine bir temel
oranla, 11:18 ile karşılaşmaktayız.
İki komşusunun yanında çok daha az etkileyici olmasına karşın,
Menkar Piramidi'nin bir dizi eşsiz özelliği bulunmaktadır. Üst kısımları
Tura kireçtaşıyla kaplıyken, alttaki 16 sırası 800 kilometre
güneyindeki Asvan'dan gelen kırmızı granitle kaplıdır. Bu sıraların
kaplanmamış olması, bir şüphe de olsa, piramidin inşaatının yarım kalmış
olduğunu göstermektedir.
Kefren Piramidi'nde olduğu gibi ana oda yapının altında kalmaktadır.
Ama oda granitle kaplı duvarlarıyla, zeminiyle ve tavanıyla Büyük
Piramit'in tasarım özelliklerini taşımaktadır. Graham Hancock,
Fingerprints of the Gods (Tanrıların Parmak İzleri) adlı kitabında
Menkar Piramidi ile ilgili bazı gizemli noktaları ortaya koymaktadır.
3.657 metreye (12 fit) 2.438 metre (8 fit) ölçülerindeki odasının
tavanı, mükemmel bir biçimde fıçı kemer şekline getirilmiş ve her biri
tonlarca ağırlığındaki 18 adet dev granit bloğundan oluşmaktadır. Bu
bloklar, üçgen bir tavan yaratmak için ustalıkla yerleştirilmiştir.
Ancak, burası yeraltında olduğu ve zemin de sert kayalardan oluştuğu
için, bu blokların küçük dairenin içinin daralmasına neden olmuştur. Bu
oda, bir seferde sadece birkaç kişiyi alabilecek büyüklüktedir. Bu dev
blokları o küçücük yerden nasıl geçirmeyi ve kaldırmayı başardıkları
ise, başlı başına bir gizemdir.
Bu ve diğer kanıtlar. Mısır bilimcilerinin antik Mısırlılar'ın böyle
taş kütlelerini taşımak ve kaldırmak için zamanımıza gelememiş olan
bazı mekanik yöntemleri olduğuna inandırmıştır.
SAYI SEMBOLİZMİ
Menkar Piramidi'ndeki durumda, iç dairenin tavanını biçimlendirmek
için 18 adet taş bloğunun yerleştirilmiş olması, 11:18 oranının
piramidin içinde de bilinçli olarak kullanılmış olduğunu
düşündürmektedir.
Bu iç daireye iki ayrı odacıktan uzanan bir aşağı eğimli koridordan
ulaşılmaktadır. Bu odacıklardan ilkinin duvarlarında her birinde 11 adet
olmak üzere toplam 22 adet dikdörtgen niş bulunmaktadır. Bu, piramidin
oranıyla ilgili diğer sayıyı vermektedir.
11 sayısının önemi, 18. Hanedanlık'dan Kraliçe Hatshepsut için
yapılmış olan ölü tapınağında da görülmektedir; ki, bu yapı,
piramitlerden bin yıl sonra M.Ö. 1450 yıllarında inşa edilmiştir. Nil
Nehri'nin batı kısıyında, Luksor'un karşısında kalan Deir El Bahari'deki
bu tapınak, üst seviyesine çıkan eğimli bir köprüyle birlikte üç şerit
biçiminde yükselmektedir. Her şeritte, köprünün iki yanında her biri 11
adet olmak ü/ere 22, uç şeritte toplam olarak 66 adet kolon
bulunmaktadır. Peki ama, 11 sayısında bu kadar özel olan nedir?
Antik Mısır'dan Pisagor aracılığıyla günümüze uzanan bilgilere göre,
7 sayısı ruhsallığı ve mistisizmi sembolize ederken, 11 de daha derin
gizemleri yansıtmaktadır.
Büyük Piramit'in içinde, Kral'ın Mezar Odası'na ünlü Büyük Galeri
yoluyla ulaşılmaktadır. Burada da binanın içinde açık bir sayısal
tasarım göze çarpmaktadır. Büyük Galeri'nin duvarlarında tavandan yere
kadar 7 basamak görülmektedir. Özel bir anlam taşımıyorsa, böyle bir
tasarım özelliği neden izlenmiş olabilir? Yine Büyük Piramit'in oranı,
7:11'dir.
Kefren'in ölü tapınağının zemininin altında keşfedilen başka bir şey
de, firavunun güç ve görkemini gösteren ünlü heykelidir. Bu tapınağın
içinde, yine her iki yanda 11 adet olmak üzere toplam 22 adet heykel
bulunmaktadır. 11 sayısının -ve diğerlerinin- sürekli olarak
tekrarlanması, sayıların antik Mısırlılar'da önemli bir yeri olduğunu
açıkça göstermektedir.
Piramitler hakkında önde gelen otoritelerden Dr. I. E. S. Edwards,
The Pyramids of Egypt (Mısır Piramitleri) adlı kitabında şöyle
demektedir:
“Girişin iki yanında, kralın büstlerinin konabileceği nişler
bulunmaktadır. Diğer tapınaklarda olduğu gibi beş tane olan bu büstlerin
özelliği, hepsinde kralın ve çevresinden beş kişinin isimlerini
barındırmasıdır. Ancak, bu sayı, kralı beş farklı kült sembolüyle
bağdaştırmak için de kullanılmış olabilir.”
Bu aktarım, başka bir sayı hakkında olmasına karşın, yine antik
Mısırlılar'ın sayılara verdiği önemi vurgulamaktadır. Verilen
örneklerde, heykellerdeki, nişlerdeki, kolonlardaki veya diğer
şeylerdeki sayılar, herkes için açıktır ve sayılabilir. Ama bir
piramidin oranları gizlidir ve kolayca ulaşılmaz. Bu piramitler
yapıldıktan sonra, oranları bilen ve bir yapıyı ölçebilecek beceriye
sahip kişiler tarafından yeniden keşfedilmesi gereklidir.
Giza Platosu'ndaki üç ana piramidin oranlarını tekrar vurgulamakta
yarar vardır. Bunların yapıların ölçülerinde kullanıldığını unutmayın.
Temelden tepeye uzunluklar ve eğim açıları şu şekilde gösterilebilir:
Keops Piramidi=7:11 =51 (derece) - 51 (dakika)
Kefren Piramidi= 4:6 = 53 (derece) - 8 (dakika)
Menkar Piramidi=11:18 =50 (derece) - 43 (dakika)
Kefren Piramidi için 2:3 değil, 4:6 oranı gösterildi, çünkü
öncekinde 3:4:5 üçgen vurgulanmaktadır. 5 sayısı, piramidin eğim
açısının uzunluğunda gizlidir.
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Maltese Tapınakları
Malta, Gozo, Comino ile Cominotto ve Filfla adlarında iki küçük
adayı kapsayan Maltese takımadaları, Sicilya'nın yaklaşık 80 kilometre
güneyinde yer almaktadır. Küçük olmalarına karşın, Malta ve Gozo
dünyadaki tarihöncesi çağlara ait en çok tapınağın bulunduğu yerlerden
biridir. Bunlar aynı zamanda en eskilerindendir.
Malta'da 43, Gozo'da 9 tapınak bulunmaktadır ve tarihleri genellikle
M.Ö. 3500-3000 yıllarına dayanmaktadır. Ancak, bazı tapınaklar M.Ö.
4500 tarihlerini gösterecek kadar eskidir ve mağara mabetleri M.Ö. 5000
yıllarına işaret etmektedir. Bu tapınaklardan birkaçı, ondokuzuncu
yüzyıllardaki kazılarda ortaya çıkmış, fakat I909'da Profesör Zammit
Malta Müzesi'nin yöneticisi olana kadar sistematik bir çalışmaya
alınmamışlardır.
Bunların en ünlülerinden biri, Marta'nın güney kıyısında bulunan
Hagar Qim'dir. Dikkatle bakıldığında, bir kurukafanın yandan görünüşüne
benzemektedir ve M.Ö. 4. binyılın sonlarına işaret etmektedir. Burada,
ağırlığı otuz tonu bulan taşlar bulunmaktadır. Burada ve diğer Malta
tapınaklarında bulunan heykel ve büstler, bir tanrıçaya adanmış
olduklarını düşündürmüştür. Bu aynı zamanda, Gozo'daki Ggantija gibi
bazı tapınaklarda bulunan yarım daire veya elips biçimindeki odaların
birlikte "trefoil" kalıbını oluşturmasıyla mimaride de ifade edilmiştir.
Uzun geçmişine karşın, M.Ö. 3000 yıllarında tapınak yapımı kesilerek
bütün nüfus ortadan kaybolmuş ve adalarda yaklaşık 500 yıl boyunca bir
daha yerleşim izine raslanmamıştır. Marija Gimbutas, The Civilization
ofthe Goddess (Tanrıça'nın Uygarlığı) adlı kitabında şöyle demektedir:
“Büyük Tarxien Tapınağı ile birlikte, Malta 'da tapınak yapımı sona
erdi. Tapınak mühendislerine ne olduğu bilinmemektedir. Ama belki de
kuraklık ya da tarımsal verimsizlik, hastalık, veba gibi nedenlerle
adaları terketmiş olabilirler.”
Arkeolog Joseph Ellul, Malta'nın terkedilmesi konusunda kendi
fikirlerini sunmaktadır. Malta's Prediluvian Culture (Malta'nın
Prediluvian Kültürü) adlı kitabında, ünlü tapınak yapılarının yokoluş
tarihini M.Ö. 5000 olarak göstermektedir. Hagar Qim tapınağını inceleyen
arkeologlar, dev taş bloklarından bazılarının sanki batıdan doğuya
kayan muazzam bir gücün etkisi altında kalarak savrulmuş olduklarını
görmüşlerdir. Ellul şöyle vurgulamaktadır:
“Hagar Qim halkı, istenmeyen delik ve çatlakları kapamak için kireç
harcı kullanmışlardı. Şimdi sertleşmiş durumlarına bakıldığında, bir
süre için tapınağın sular altında kaldığı anlaşılmaktadır. Bu yüzden,
harç suyla erimiş, çözülmüş, sular çekilince tekrar sertleşmiş
olmalıdır.”
Joseph Ellul, Cebelitarık Boğazı'nın Atlantik Okyanusu'ndan ayrı
olduğuna kesinlikle inanmaktadır. M.Ö. 3000 yıllarının bir yerinde,
okyanus güçlü bir akıntıyla bu engeli parçalamış ve Akdeniz'e akmıştır.
Bu sırada Malta'daki tapınakları da içine alacak şekilde bütün adaya bir
metre kalınlığında kum tabakası bırakmıştır. Aynı kitapta,
Mezopotamya'daki Xari Süste kasabasından bahsetmektedir. Verilen
bilgilere göre üç metre kalınlığında bir kum tabakası arasındaki yemek
için hazır sofralara, uyuma pozisyonundaki iskeletlere bakılırsa, bu
felaket aniden gerçekleşmiştir.
Bu yıkım hakkında Sümer mitolojisi ve efsanelerinde de geçen daha
fazla kanıt, modern Irak'ın An Nasiriya kenti yakınlarındaki Ur
kazılarını gerçekleştiren Sir leonard Woolley tarafından günışığına
çıkarılmıştır.
Diğer kanıtlar da, bu selin Aşağı Mezopotamya'nın tamamını
kaplayarak bütün canlılarını yokedecek kadar büyük olduğunu
göstermektedir.
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Bredon Hill ve Çevresi
İnceleme altındaki bölge, doğu-batı yönünde 17.7 kilometre ve
kuzey-güney yönünde 14.5 kilometredir. Bu bölge, yarı Cotswold, yarı
Vale ot'Evesham ve yarı Severn Valley'dir. Kuzey ve batı yönleri,
İngiltere'nin en muhteşem nehirlerinden biri olan Avon tarafından
çevrelenir ve Evesham, Pershoe ve Tewkesbury'ye bağlanır. Doğusu ve
güneyinde ise, Cotswold yer alır. Ortada, uyuyan bir kaplumbağanın sırtı
gibi Bredon Hill yükselir.
Yaklaşık 300 metre yüksekliğindeki zirvesi, hemen her açıdan
muhteşem görüntüler sunar. Bredon Hill ve Cotswold yakınlarından
sağlanan kireçtaşı, bölgenin büyük bölümünü kaplayan özgün mimari yapısı
için malzeme sunar. Avon kıyısı boyunca uzanan binalar, geleneksel
tuğla ve kereste kullanımını yansıtır.
Burası Marlborough Downs'la karşılaştırıldığında arkeolojik
kalıntılar açısından önemli bir yer değildir. Neolitik çağlara ait en
erken görülen tarihler, M.Ö. 2600 civarıdır ama Cotswold yakınlarında
bulunan long-barrowlar, M.Ö. 3200'lerde bölgede yaşam olduğunu
göstermektedir. Bredon Hill'de Demir Çağı'na ait bir tepecik bulunmuş ve
burada yapılan kazılarda elli ceset çıkarılmıştır. Erkek cesetlerin
pozisyonlarına bakılırsa, köylerini korumaya çalışırken ölmüş
gibidirler. Güneydeki Woolstone Hill'de de benzerlerine raslanmıştır ama
birkaç işaret veya dikili taş dışında bunlarda antik esintiler yoktur.
Onyedinci yüzyılın ortalarında bölgeye Hıristiyanlık hakim olmuştur
ve kısa süre sonra Worcester yakınlarında bir piskoposluk kurulmuştur.
Ünlü Evesham Manastırı, 701'de kurulmuştur. Efsaneye göre, Eoves
adındaki çoban domuzlarını otlatırken içlerinden bir dişi yakındaki
ormana doğru koşar. Doğum yapacağını düşünerek peşinden gittiğinde,
ormanda ilahi söyleyen Meryem Ana ve iki melekle karşılaşır.
Bu deneyimini Worcester Piskoposu Egwin'e anlatır ve o da aynı yere
gelir. Kendisine orada manastırı inşa etmesi söylenir. Piskopos bunu
yapar ve iyi yürekli çobanın anısına Eoves adını veıir. Ülkedeki en
güçlü manastırlardan biri haline gelir ve bütün Avrupa'dan hacılar
gelmeye başlar.
1265'de, Parlamento'nıın Babası olarak bilinen Simon de Montfort,
Eveslıam'da kanlı bir yenilgiye uğramıştır. Tarihçilerin bildirdiğine
göre "o öldüğünde, gökyüzü karardı ve gökgürültüleri, dev şimşekler
eşliğinde dünyayı salladı". Kilise, onun cesedine saygı göstererek
yüksek sunağın altına gömmüştür. Birçok derde şifa olduğu söylenmesi,
manastırın İngiltere'deki değerini yükseltmiştir. Manastır, VIII.
Henry'nin manastırları kapatma kararı doğrultusunda yok olmuştur. Bu
kararın nedeni, Roma'daki Papa'nın yerine kralı güçlendirmektir ve
bugüne ulaşan tek kalıntı, çan kulesidir.
Pershore Manastırı, biraz daha iyi bir yazgı izlemiştir. İlk
Hıristiyan yerleşim merkezlerinin sakinleri, sürekli olarak çapulcu
Danimarkalılar'ın akını altındaydı ve bu dönemde birçok manastır
saldırıya uğrayarak yok edilmiştir. Bugüne dek genel olarak pek kilise
kalmamıştır. Manastır 983 yılında yeniden inşa edilirken, bir şefin
torunu olan Odda, saygıdeğer Azize Eadburga'nın kemiklerini getirterek
manastıra gömdürmüştür. Eadburga, Büyük Alfred'in torunuydu.
Winchester'da bir manastıra kapanmış ve 960'da orada ölmüştür.
Evesham'da olduğu gibi, onun da mabeti hakkında türlü efsaneler
türemiştir. Bu yüzden, burası da hacılar için küçük bir merkez haline
gelmiştir. Ama muhteşem manastırdan günümüze kalan tek şey, korosu,
kulesi ve kilisenin doğu transeptidir. Manastır, Azize Eadburga ve Azize
Maryem'e ithaf edilmiştir.
Tewkesbury Manastır Kilisesi, yerel halk tarafından 453 £ ödenip
satın alınarak Cromwell'in adamlarından korunmuş ve günümüze kadar
ayakta kalmıştır. Şu anda İngiltere'deki en büyük mahalle kiliselerinden
biridir. Dev Norman kolonları, Avrupa'dakilerin en büyükleridir.
Onyedinci yüzyılda daha sonra orada bir hücre yaptıran Theoc adlı bir
rahip tarafından yaptırılmıştır. Benedictler burada 715 yılında bir
manastır inşa etmiş ama daha sonra Danimarkalılar tarafından
yıkılmıştır. Bugünkü manastır Norman zamanlarından kalmadır ve Evesham
ve Pershore gibi, Kutsal Bakire Meryem'e ithaf edilmiştir.
Tarihleri onbirinci ve onikinci yüzyıllara dayanan kiliselerin büyük
bölümü kadınlara ithaf edilmiştir. Diğer kiliseler ise, Sedgeberrow ve
Aston Somerville de dahil olmak üzere, Azize Meryem'e ithaf edilmiştir.
Overbury'deki kilise, Azize Faith'e, Ashtonunder-Hill'deki Azize
Barbara'ya, Netherton Şapeli ve Azize Catherine Çeşmesi de Azize
Catherine'e -başka kim olabilir?- ithaf edilmiştir. Erkeklerde ise,
Cropthorne, Stanton ve Gt. Comberton Aziz Michael'a, Fladbury ve
Beckford Baptist John'a ithaf edilmiştir. Diğer kiliseler, St. Peter's
(Dumbleton), St. Nicholas (Teddington), Holy Trinity (Eckington) ve St.
Giles (Bredon's Norton)'dır.
İnceleme bölgesinde bulunan bütün kiliseler bunlar değildir.
Bunların arasındaki en görkemli istisnalar, Little Comberton,
Bricklehampton, Elmley Şatosu, Hinton on the Green, Bredon, Kemerton ve
Aldeton'dır.
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Bodmin Moor
Bodmin Moor, İngiltere toprakları üzerinde ender görülen bir durum
olarak tarih öncesi çağlardan bu yana nispeten el sürülmemiş halde
kaldı. Kuzeyinde, yaklaşık 400 metre yüksekliğindeki piramit biçimli
Rough Tor Tepesi bulunmaktadır. Bu tepe millerce uzaktan bile net bir
biçimde görülebilir. Hemen yakınında yuvarlak tümsek Brown Willy
bulunmaktadır.
414 metre yüksekliğiyle biraz daha yüksek olmasına karşın, komşusu
kadar dikkate değer bir yer değildir. Bu bölgedeki taşların büyük
bölümü, araziyi ikiye bölen A30 kamyon yolunun kuzeyinde bulunmaktadır.
Ama bu yolun güneyinde, Hurlers adlı önemli üçleme daire, buna ek olarak
daha küçük C'raddock Moor, Goodaver ve Altarnum Dokuz Taşı yer
almaktadır.
Hâlâ bölgenin içinde kalmak üzere ama biraz daha uzakta, Duloe adlı
ilginç taş dairesi vardır. Çapı sadece 10 metredir ama taşları saf beyaz
kuvarstır ve yükseklikleri 1.49-2.65 metre arasında değişmektedir. Bu
taşlar Cornish daireleri içinde en yüksek olanlarıdır. Bölgede bu
dairelerle bağlantılı düşünülebilecek iki tarihi yapı daha vardır.
Bunlar Castilly ve Castlewich anıtlarıdır. Castilly, güneybatıda A30 ile
A391'in kesiştiği kavşağın yakınlarındadır. Castlewich ise, Callington
kasabasının güneybatısında yer alır.
Uzaktan bakıldığında bu bölge çok sık ağaçlarla kaplıymış gibi
görünür. Ama birçok yüksek yer gibi, arazi Neolitik çağlarda temizlenmiş
ve o zamandan bu yana otlak olarak kullanılmıştır.
Buradaki taş daireleri Wiltshire'dakilerle aynı görkeme sahip
değildir. Hatta bazıları biri tepelerine çıkana kadar zorlukla
farkedilebilir. Birçok noktada, yakın zamanda yeniden keşfedilmiş olan
Louden Hill'da olduğu gibi taşlar ya devrilmiş ya da kaldırılmıştır.
Ayrıca bölgede bulunan ve taş daireleriyle çağdaş olduğu belli olan çok
sayıdaki barakalar (antik evlerin ataları olarak), bölgenin çok popüler
olduğunu da göstermektedir. Çok sayıda taş dikkati çektiği için, kısmen
gömülmüş olan dairelerin farkedilmesi çok zordur.
Çoğu dairede, taşların yüksekliği bir metreden fazla değildir ve
hatta bazılarında daha da alçaktır. Buna karşın, daireler çok etkileyici
özellikler sergilemektedir. Güneş doğumu noktasını işaret etmeleri,
birçok farklı araştırmacı tarafından söylenmiş ve desteklenmiştir.
Hatlar, güneşin Brown Willy üzerinde yükseldiği dönemde ekinoksa işaret
etmektedir. Bu aynı zamanda Fernacre Dairesi ve Leskernick Kuzey Dairesi
ile ilgili dünya dışı bağlantı varsayımlarına da uymaktadır.
Dairelerin çapları Altarnum Dokuz Taş Dairesi'nde 13 metreden Louden
Hill Dairesi'nde 45 metreye kadar çıkmaktadır. Bu dairelerin
büyüklükleri, yakınlardaki yerleşim merkezlerinin tahmini nüfusunu
yansıtmamaktadır. Köyün merkezinde yer alan bir kilisenin aksine, taş
daireleri yerleşim merkezlerinden uzakta bulunmaktadırlar. Bunun nedeni,
konumlarının astronomik ve geometrik amaçlar taşıması ya da dini
törenlerin yerleşim merkezlerinin uzağında yapılması gereği olabilir.
Christopher Tilley, World Archaeology'de (Dünya Arkeolojisi, sayı 28
[2] 1996) yayınlanan bir makalesinde bölgedeki yapılarla ilgili şunları
söylemektedir:
“Bunların belli şeyler öğrenilecek, hatırlanması, izlenmesi,
üzerinde düşünülmesi gereken taşlar olduğunu söylemek istiyorum.
Öğrenmek, hatırlamak, izlemek ve düşünmek, hepsi eğitim ve birikim
gerektiren süreçlerdir. Ve böyle bir bilgi hem kişi için geliştirici hem
de dini otoritelerin ayinlerinin etkisini artırıcı etki taşır... Bu
taşlarda hayati önem taşıyan bir ritüel bilginin varolduğunu ve bu
bilginin din uzmanları tarafından taşınan yeryüzü bilgisi olduğunu,
ruhsal güçlerin işe karıştığını söylemek istiyorum.”
Dairelerin bazıları çapı belirlenmiş ve düzgün bir çevresi bulunan
"gerçek daire"dir ama diğerleri düzensizdir. Fernacre Dairesi ve Stannon
Dairesi düzgün dairelerdir ve Thom bunların karmaşık geometriyle
yaratılmış olabileceklerini söylemiştir. Ama başka bilim adamları göz
kararı yapıldıklarını savunmuşlardır.
BODMİN MOOR ŞEKİLLERİ
Bir sonraki adım, John Barnatt'ın mükemmel çalışması Prehistoric
Cornvoall (Tarih Öncesi Corawall)'da yer alan ızgara koordinatlarını
kontrol etmekti. Ana hata, Stannon Taşları'nı da kapsamaktadır. Barnatt
buranın konumunu SX 1257 8010 olarak vermiştir. Bu hata, Cheryl
Straffon'ın hazırladığı The Earth Mysteries Guide to Bodmin and North
Cornwall (Bodmin ve Kuzey Cornwall'daki Yeryüzü Gizemleri İçin Rehber)
adlı kitapçığında da tekrarlanmaktadır.
Doğru koordinatlar, SX 1257 8000'dir. Tutarlı olmak çok önemlidir.
En küçük bir kayma, özellikle yapılar birbirlerine yakın olduklarında
açısal bağlantılarını saptırır. Bu kitaptaki diğer incelemelerde olduğu
gibi, bütün hesaplamalar 10 metrelik bir hata payıyla sınırlanmıştır.
Başlangıçta inceleme için sadece taş dairelerini kullanmayı düşündüm
ama sonra gözlem için kullanılmış olan Tor'lardan bazılarını da
eklemeye karar verdim; arazinin hemen sınırındaki Castlewich ve Çastilly
gibi. Tor'lar hakkında bir destek, Christopher Tilley'in yukarıda
bahsettiğim makalesinden kaynaklanmaktadır:
“Leaze dairesi, 30 metreden daha uzak olmayan bir mesafededir ve
bundan farklı herhangi bir konumda (eğimde bulunduğu için) Rough Tor
tamamen görünmez kalacaktır. Louden Hill taş dairesi de benzer bir
durumdadır.”
Ayrıca Trethwvy Quoit ve bir toprak seti içinde üçgen şeklinde
dizilmiş 50'den fazla taşın da bulunduğu Arthur's Hall'daki yeryüzü
şekillerini de ekledim. Bunların tören amaçlı kullanıldıkları
düşünülmektedir ve bölgede bulunan dairelerle hemen hemen çağdaştır.
Tablo 4'de, bahsedilen yapılar detaylı olarak verilmektedir.
Ondokuzuncu yüzyılda, Journal of Royal Anthropological Institute
(Kraliyet Antropoloji Enstitüsü Günlüğü)'de A. L. Lewis dairelerin
birbirleriyle bağlantıları ve bölgedeki diğer önemli özellikler hakkında
bilgi yayınlamıştır. Listelediklerinden üçü, çalışmamızla ilgilidir:
1- Stripple Taşları - Garrow Tor - Fernacre Diaresi- Rough Tor
2- Stannon Dairesi - Fernacre Dairesi - Brown Willy
3- Trippet Taşları - Leaze Dairesi - Rough Tor
ALINTI : Tarihsayfası